🐑 Sokak Hayvanlarının Korunması Hakkında Bir Yazı Kısa

B4xDf. Gaziantep’te dört yaşındaki bir çocuğun, iki pitbull köpeği tarafından yaralanması ve buna ilişkin Cumhurbaşkanı’nın yaptığı açıklamalar üzerine ciddi bir tartışma başladı.[1] Cumhurbaşkanı’nın açıklamaları hem “tehlikeli” addedilen ev hayvanlarını hem bunların sahibi olan “Beyaz Türkleri” hem de sokak hayvanlarını hedef aldı.[2] Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da bu açıklamalar doğrultusunda sayılabilecek, karmaşık bir genelgeyi tüm valilik ve belediyelere gönderdi.[3] Öncelikle hayvan hakları konusundan kısaca bahsedip güncel durumu hâlihazırda geçerli olan mevzuat ışığında değerlendirelim. Genel olarak hayvanların hukuki durumu Uluslararası ve ulusal literatürde hayvanların hukuken kişi olarak tanınması ve haklarının anayasal güvenceye kavuşturulması yönündeki fikirler yoğunluk kazanmaktadır. Acı çekme yetisi ve özbilince sahip olma gibi ölçütler üzerinden bir ayrıma giden yenilikçi görüşler, bu özelliklere sahip olan hayvanların başta yaşam hakkı olmak üzere – hayvanlar bakımından anlamlı olan, hayvanların çıkarına hizmet edebilecek nitelikteki – birtakım haklara sahip olduğunun kabulünü savunmaktadır.[4] Bu yönde yasal düzenlemeler yapılması yönünde sivil toplumun bir kesimi tarafından hatırı sayılır bir baskı uygulanmaktadır. Ne var ki hayvanlara eşitlikçi nitelikte haklar tanınması talebi gerçek anlamda ve geniş düzlemde kabul görmüş değildir. Çeşitli ülkelerde bu yönde kıpırdanmalar olsa da hayvan hakları hareketlerini tatmin edecek düzeyde bir yasal düzenleme dünya genelinde mevcut değildir. Nitekim hayvanlara ödev/sorumluluk sahipliği tanınması mümkün olmaksızın hak özneliği atfedilmesi, hayvanları da kendi içinde özellikle bilinç gibi aslında insan merkezci sayılabilecek ölçütlerle ayırmanın da türcülük ile suçlanmaya yatkın olması vb. nedenlerle bu görüşler teorik olarak da tartışmaya açık durumdadır. Literatürde hayvanlara insanınkinden ayrı, özel bir hak özneliği tanınması veyahut böyle bir tanımlama olmaksızın hayvanların ceza hukuku seviyesinde korunması gerektiği yönünde görüşler de mevcuttur. Ancak hayvanların, Roma hukukundan beri, eşya niteliğinde olduğu kabul edilmektedir. İnsanların hayvanlardan faydalandığı bir düzende bu hukuki kabul zorunludur. Hayvanlar, yumuşatıcı birtakım düzenlemeler bulunsa da günümüzde de hukuken eşya niteliğini korumaktadır. Örneğin Alman Medeni Kanun’una 1990 yılında eklenen 90a maddesi “Hayvanlar eşya değildir.” şeklinde net bir ifade ile başlamakta, hayvanların özel düzenlemelerle öncelikle Tierschutzgesetz – Hayvanları Koruma Kanunu ile korunacağını öngörmektedir. Fakat aynı madde, özel bir düzenleme bulunmadığı sürece eşyaya yönelik düzenlemelerin hayvanlar bakımından da uygulanacağı belirlemesiyle bitmektedir. Bizim hukukumuz bakımından da durum benzerdir. Türk Medeni Kanunu’nda hayvan haklarına ilişkin özel bir vurgu bulunmamaktadır, genel olarak hayvanlar üzerindeki başta mülkiyet hakkı olmak üzere haklara ve hayvan sahipliğinin doğurduğu sorumluluklara ilişkin düzenlemeler öngörülmüştür. Buna karşın, bizim hukuk sistemimizde de hayvan basit bir eşyadan ibaret değildir. Hayvanların özel statüsü, 2004 yılında yürürlüğe giren Hayvanları Koruma Kanunu HKK ile yasal garanti altına alınmıştır. Kanundaki düzenlemeye göre “Bütün hayvanlar eşit doğar ve bu Kanun hükümleri çerçevesinde yaşama hakkına sahiptir.”[5] Yaşam hakkının ihlali belirli hastalık halleri ve hayvanlardan gıda olarak faydalanılması halleriyle sınırlıdır.[6] Bunun yanında hayvanlara yönelik her türlü kötü muamele – yasanın cevaz verdiği öldürme hallerinde dahi – yasaklanmıştır.[7] Kanunda hayvanları korumaya yönelik geniş kapsamlı yasaklar öngörülmüştür. Buna karşın hayvanların öldürülmesi ve çeşitli kötü muamelelere maruz bırakılmasına yönelik bu yasakları ihlal etmek, kanunun ilk halinde suç değil kabahat olarak düzenlenmişti. Dolayısıyla bu fiillerin karşılığı hapis ve adli para cezası değil, idari para cezası olmaktaydı. Yalnızca sahipli hayvana yönelik fiiller hırsızlık, mala zarar verme vb. malvarlığına karşı suçların veya çevre suçlarının konusu olmaktaydı.[8] Bu suçlarda mağdur hayvanın kendisi değil sahibi olan kişiydi. Sağlanan yasal garantinin seviyesi tartışma konusu olmakta, yetersiz bulunmaktaydı.[9] Bu yönde getirilen eleştiriler doğrultusunda tarihinde yürürlüğe giren değişiklik kanunuyla – bir kısmı daha önce kabahat olan – bir kısım fiil suç olarak düzenlendi.[10] HKK m. 28/A’da yer alan suçlar ve cezaları şu şekildedir Ayrıca aşağıdaki hallerde cezada yarı oranında artırım yapılır - Aynı fiille birden fazla hayvanın mağdur olması - Failin hayvanın sağlığı, gözetimi, korunması ile görevli olması Almanya örneğinde ise omurgalı hayvanlarla sınırlı olarak kötü muamele ve makul bir sebep olmaksızın işlenen öldürme fiilleri suç olarak düzenlenmiştir.[11] Örneğin hayvana karşı işlenen cinsel saldırı fiilleri ise cezası en fazla € idari para cezası olan bir kabahat olarak kabul edilmiştir.[12] Güncel durumun yasal düzenlemeler ışığında değerlendirilmesi 1. Tehlikeli hayvanların denetlenmesinin hukuki zemini bulunmaktadır. Zira HKK m. 14/l’ye göre “Bakanlıkça belirlenen tehlike arz eden hayvanları üretmek, sahiplenmek, sahiplendirmek, barındırmak, beslemek, takas etmek, sergilemek, hediye etmek ve bunların ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak”[13] yasaktır. Burada dikkat edilecek ilk husus ucu açık bir tehlike arz eden hayvan kategorisi oluşturulduğu ve bu belirlemenin Bakanlığa bırakıldığıdır. Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı da bu hükme dayanarak tarihinde yayınladığı genelgede “Amerikan Pitbull Terrier, Dogo Argentino, Fila Brasilerio, Japanese Tosa, American Staffordshire Terrier ve American Bully” ırkları tehlikeli ilan etmiştir.[14] Bunun yanında sahiplenmek, beslemek, barındırmak fiillerinin yasak kapsamında olması göze çarpmaktadır. Belirtmek gerekir ki bu fiillerin üçü de Temmuz 2021 öncesinde kanun maddesinde yer almamaktaydı. Bir değişiklik kanunuyla bu fiiller metne eklenmiş fakat yürürlük tarihinden önce tehlike arz eden ırktan bir köpek edinmiş olan kişiler için bir istisna hükmü getirilmişti. Kanunun yürürlük tarihinden itibaren 6 aylık bir süre içinde hayvanını “kısırlaştıran ve buna dair belgeyle birlikte Bakanlığa başvurarak veri tabanına kayıt ettirenler”e idari yaptırım hükümlerinin uygulanmayacağı öngörülmüştü.[15] Yine bu değişiklik kanunuyla bu hayvanları “kayıt belgesiz, ağızlıksız ve tasmasız olarak dolaştır[ma], halkın yoğun olarak bulunduğu yerler ile çocuk oyun alanları ve parklarına sok[ma]” yasağı getirilmişti. Konunun gündem olması ve Bakanlığın tarihli genelgesi ile oluşan panikle bazı kişilerin tehlikeli sayılan hayvanlarını sokağa bıraktıkları haberlere yansıdı.[16] Belirtmek gerekir ki ev hayvanını terk etme fiili kabahat teşkil etmektedir ve 2 bin lira idari para cezası bulunmaktadır.[17] Benzer düzenlemeler Almanya’da da mevcuttur ancak belirleme kanun ile yapılmaktadır. Pitbull-Terrier, American Staffordshire-Terrier, Staffordshire-Bullterrier, Bullterrier ırkları federal seviyede tehlikeli köpek statüsündedir, ülkeye sokulması kural olarak yasaktır.[18] Bunlara ek olarak eyalet kanunlarında genelde Bullmastiff, Cane Corso, Dogo Argentino, Bordeaux Dogge ırkları tehlikeli kabul edilmekte ve bu köpeklere sahip olmak özel izin gerektirmektedir. Ülkemizde de bu şekilde bir düzenleme yapılması düşünülebilir. Hayvan hakları örgütleri ise bir köpeğin sadece ırkı sebebiyle tehlikeli kabul edilmesinin yerinde olmadığı, bunun genelde köpeğin yetiştirilme şeklinden kaynaklandığını savunmaktadır. Belirli köpeklerin ön plana çıkmasını ise dış görünüşleri ve suç çevrelerinde sıkça tercih edilmesine bağlamaktadır. Bu bağlamda PETA, 2019 yılında Berlin’deki ısırma vakası istatistiklerini delil olarak göstermektedir.[19] Zira tehlikeli kabul edilen köpekler tarafından gerçekleştirilen ısırma vakaları genelin %13,5’ini oluşturmaktadır. Bu oran bir insanın ağır yaralandığı vakalarda %9’dur.[20] Bu veri, tehlikeli hayvanların ev hayvanlarına oranı bilinmeksizin kesin bir çıkarıma elverişli olmasa da dikkat çekicidir. 2. Cumhurbaşkanı’nın barınaklarla ilgili “Sahipsiz hayvanların yeri sokaklar değil barınaklardır.”, “Sahipsiz hayvanlar için lütfen ön alın, sıcak ve güvenli barınaklar kurarak gıda artıklarından hayvan maması üretimini teşvik ederek pek çok gönül kazanabilirsiniz.” gibi açıklamaları oldu.[21] Sahipsiz hayvanların[22] yerinin sokaklar değil barınaklar olduğuna yönelik açıklama HKK ile doğrudan çelişmektedir. Zira Kanun’un 6. maddesi uyarınca sahipsiz hayvanların bakımevine götürülmesi zorunlu olsa da “kısırlaştırılan, aşılanan ve rehabilite edilen hayvanların kaydedildikten sonra öncelikle alındıkları ortama bırakılmaları esastır”.[23] Dolayısıyla sokak hayvanlarının anılan işlemler haricinde bakımevlerinde tutulmaları kanun hükmünü ihlal edecektir. Kanuna aykırı emir veren amirin sorumluluğu kesindir. Emri alan memur ise sorumluluktan kurtulmak için durumu amirine bildirmekle yükümlüdür. Bildirime rağmen amir emrini yazılı olarak yinelerse memur emri yerine getirmek zorundadır. Bu durumda sorumluluk tek başına amire ait olur. Meğerki emrin içeriği suç teşkil etsin… İçeriği suç teşkil eden emir hiçbir şartta yerine getirilemez. Aksi halde hem emri veren amir hem emri yerine getiren memur ilgili suçtan sorumlu tutulur. HKK yukarıda gösterildiği üzere yeni suç düzenlemeleri içermektedir. İlgili emrin yerine getirilmesi bu suçlardan birine vücut verdiği takdirde fiili bizzat işleyen memur ile birlikte emri veren amirin sorumluluğu da söz konusu olur. Bu bağlamda ilk olarak hayvana karşı işkence, acımasızca ve zalimce muamele etme fiilleri gündeme gelecektir. Kanunen zaten gerekli bakımı ve kontrolü yakın zamanda yapıldığı için barınağa götürülmesi kanunen söz konusu olmayan hayvanların zorla barınağa götürülmesi veya gerekli bakımı ve kontrolü yapılmış, sakıncalı bir durumu bulunmadığı görülmüş olan hayvanların barınakta alıkonulması fiilleri bakımından bu suçtan sorumluluk doğabilecektir. Özellikle barınakların ciddi fiziki yetersizliklerine ilişkin iddialar[24] göz önünde bulundurulduğunda suçun oluşması kuvvetle muhtemeldir. Medyada sıkça yer alan sürek avı niteliğindeki eylemler sonucunda hayvanların öldürülmesi veya hayatta kalma olasılıklarının düşük olduğu yerlere götürülmeleri bakımından da HKK m. 28/A gereği suç oluşacağı açıktır. Ayrıca Türkiye’nin içinde bulunduğu hukuksuzluk sarmalı bakımından fazla incelikli bir husus olmakla birlikte cumhurbaşkanı belediyelere hukuken emir ve talimat veremez. Zira belediyeler yerinden yönetim esasına dayanan, idari teşkilatta hiyerarşik üstü bulunmayan kamu tüzel kişilikleridir. Merkezi yönetimin belediyeler üzerindeki idari vesayeti yalnızca sınırlı bir kontrol mekanizmasını içerir ve buna talimat verme yetkisi dâhil değildir. Dolayısıyla belediye başkanlarına yapılan yeni barınaklar kurma ve sahipsiz hayvanları toplayarak buraya yerleştirme çağrısı, hukuken etkili bir talimat teşkil etmemektedir. Aynı durum valiliklerin yanında tüm belediyelere gönderildiği ifade edilen bakanlık genelgesi bakımından da geçerlidir. Gerçi genelgenin 8. maddesi tüm hayvanların barınaklara toplanacağı endişesine sebep olmuş olsa da bütünsel bir yorumla buradaki ifadenin genel prosedürün işletilmesine toplama, kısırlaştırma, aşılama, rehabilite etme, geri bırakma işaret ettiği anlaşılmaktadır. Zira aksi yorum genelgenin 10. maddesindeki sahipsiz hayvanlar için belirli yerlerde yemek ve su bulundurulmasına yönelik talimat ile çelişecektir. Hem belediyeler bakımından hukuken geçerli bir talimat bulunmaması hem de Cumhurbaşkanı’nın talimatının esasen “sıcak ve güvenli barınaklar” kurmayı da içermesi bakımından kanuna aykırı olan ve hayvanların zarara uğradığı uygulamalardan amir sıfatıyla başta belediye başkanlarının sorumlu olacağı anlaşılmaktadır. HKK’da sayılan suçların yanında TCK’da düzenlenen görevi kötüye kullanma m. 257 ve kamu görevine ait araç ve gereçleri suçta kullanma m. 266 suçları da gündeme gelebilecektir. Bunların yanında kanunlara uymamaya tahrikin de suç olduğunu unutmamak gerekir. Türk Ceza Kanunu’nun 217. maddesi şu şekildedir “Halkı kanunlara uymamaya alenen tahrik eden kişi, tahrikin kamu barışını bozmaya elverişli olması halinde, altı aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır.” Bu bakımdan halkı etkileme potansiyeli olan kişiler – bilhassa herhangi bir suçla anılmamak konusunda yüksek hassasiyeti olan, hukuka saygılı ve adaletli olmayı ülkü edinmiş kamu görevlileri – kullandıkları ifadelerde kanuni sınırlara azami özen göstermelidir. 3. Son olarak sahipli hayvanların verdiği zararlar bakımından sahiplerinin hem tazminat yükümlülüğü hem cezai sorumluluğunun doğabileceğini belirtelim. Yargıtay, sahibi tarafından uygun şekilde kontrol edilmeyen hayvanların başka insanlara yönelik saldırılardan dolayı hayvan sahibini taksirle yaralama suçundan sorumlu tutmaktadır. Bunun yanında Hayvanın tehlike yaratabilecek şekilde serbest bırakılması başlıklı TCK m. 177 gereği “[g]özetimi altında bulunan hayvanı başkalarının hayatı veya sağlığı bakımından tehlikeli olabilecek şekilde serbest bırakan veya bunların kontrol altına alınmasında ihmal gösteren kişi” de suç işlemiş olacaktır. Sonuç Kanun yapma faaliyeti; çeşitli yararlar arasındaki durağan olmayan dengenin tespiti, takibi ve kurala bağlanması sanatıdır. Bugünün dengesinde hayvanların çıkarlarının göz ardı edilemeyeceği, insanların çıkarları karşısında ciddi bir ağırlık oluşturduğu, yasak ve kısıtlamalar gölgesine sıkıştıralamayacağı açıktır. Konuya bu bakış açısından yaklaşmak Türkiye’nin imzacısı olduğu Hayvan Hakları Evrensel Bildirgesi ve Ev Hayvanlarının Korunmasına Dair Avrupa Sözleşmesi’nin de bir gereğidir. Bu bağlamda tehlikeli hayvan kategorisi dâhilindeki yasakların bilimsel temelde gözden geçirilmesi gerekmektedir. Ayrıca idarenin işlemlerinin sokak hayvanları hakkındaki mevcut düzenlemelere uygun olması kuşkusuz zorunludur ki bu pek de sanat sayılacak bir iş değildir. [1] DW Türkçe’nin ilgili video haberi için bkz. [2] [3] [4] Bu hususta geniş bilgi için bkz. Serkan Köybaşı, Yeni Bir Anayasal Hak Öznesi Olarak Hayvan – I ve II, Anayasa Hukuku Dergisi, Cilt 7, Sayı13 ve 14, Yıl2018, s. 103-156 ve 257-422. [5] HKK madde 4 bent a. [6] HKK madde 6/1 ile birlikte Hayvan Sağlığı ve Zabıtası Kanunu. [7] HKK madde 14. [8] Her ne kadar 7332 sayılı Kanun ile TCK m. 151/2 ilga edilmiş olsa da tek başına bu değişikliğin uygulama özelinde veya hayvanların hukuki statüsü bakımından ne gibi bir fark yaratacağı meçhuldür. Krş. [9] Kanunun son değişikliklerden önceki haline ilişkin World Animal Protection örgütünün 2020 tarihli raporuna bkz. [10] Bunun yanında kabahat teşkil eden fiillere de yenilere eklenmiştir Ör. Ev hayvanını terk etmek. [11] Alman Hayvanların Korunması Kanunu madde 17. [12] Alman HKK m. 18 f. 1/3 ve f. 4 ile birlikte m. 3 f. 13. [13] Metin, 2021 Temmuz ayından önce şu şekildeydi “Pitbull Terrier, Japanese Tosa gibi tehlike arz eden hayvanları üretmek; sahiplendirilmesini, ülkemize girişini, satışını ve reklamını yapmak; takas etmek, sergilemek ve hediye etmek [yasaktır]”. [14] [15] 5199 sayılı HKK’ya, 7332 sayılı Kanunun 15. maddesiyle eklenen Geçici Madde 3. [16] [17] HKK m. 14/n ile birlikte m. 28/j. [18] HundVerbrEinfG m. 1. [19] [20] [21] [22] HKK m. 3/f’e göre sahipsiz hayvan “[b]arınacak yeri olmayan veya sahibinin ya da koruyucusunun ev ve arazisinin sınırları dışında bulunan ve herhangi bir sahip veya koruyucunun kontrolü ya da doğrudan denetimi altında bulunmayan evcil hayvan[dır]”. [23] Yönetmelik’in 21. maddesinin d bendindeki esasın “sahiplendirilmek” olduğuna, 10 gün içinde sahiplendirilemeyen hayvanların alındıkları ortama bırakılacaklarına ilişkin düzenleme kanundaki amir hükme aykırıdır. Baro ortak açıklamasında bu gerçek göz ardı edilmiştir. Bkz. [24] Sokak hayvanlarının korunması hakkında bir yazı yazınız kısaca. konusunu kısaca yazdık. Sokak hayvanlarının korunması çok önemlidir. Bu konu ile ilgili kısaca bir yazı hayvanlarının korunması hakkında bir yazı SOKAK HAYVANLARINI KORUYALIMSokak hayvanları bizimle aynı ortamda yaşayan fakat sahipleri olmayan hayvanlardır. Sokak hayvanları bizim hayatımızın bir hayvanları temel ihtiyaçlarını her zaman karşılayamaz. Bir gün aç, bir gün tok gezebilirler. Akşamları uyuyacak bir yuvaları olmayabilir. Bazı kötü insanlar onlara kötü aynı şehirde yaşayan sokak hayvanlarına karşı sorumluyuz. Sokak hayvanlarının korunması için şunları hayvanlarının yemek yiyebilmeleri için yemek noktaları yapabiliriz. Sokak hayvanlarının barınması için çeşitli kulübe, yuvalar hayvanlarının aşılanması için yetkilerle görüşebiliriz. Sokak hayvanlarının bir sahipleri olmasını sağlayabiliriz. Sokak hayvanlarına kötü davrananları yetkili kişilere söyleyebiliriz. Yiyeceklerimizi onlarla paylaşabiliriz. Sevgimizi sokak hayvanlarına göstermeliyiz. Okulumuzda sokak hayvanları için kampanyalar hayvanları da birer canlıdır. Onların da bu hayatta en iyi şekilde yaşamaları için onları korumalıyız. Aşağıdaki yazma alanına, sokak hayvanlarının korunması hakkında bir yazı yazınız. Yazınıza başlık koymayı hayvanlarının korumak için evlerimizin önüne bir kapta mama veya yemek artıkları bırakılabilir. Böylece çevremizde bulunan hayvanların açlıktan ve soğuktan ölmesini önlemiş oluruz. Sokak hayvanları maalesef ülkemizin kanayan yaralarından biridir. Bu hayvanlar da can taşıyor. Onların da çeşitli ihtiyaçları vardır. İster barınma, ister yeme içme gibi konularda onların korunması çok bir havada kediler 6, köpekler 17 saate kadar aç kalırsa donarak ölür. Kış mevsiminde özellikle soğukta kalmak her canlı için çok zordur. Bu noktada sokak hayvanlarını da düşünmek zorundayız. Yalnız kendi rahatımızı düşünmek yanlış olur. Bıraktığımız yiyeceklerin kardan, yağmurdan, rüzgârdan zarar görmemesi için onları büyük bir bidonun içine de koyabiliriz. Bidonun ortasından bıçak yardımıyla bir alan açabiliriz. Hayvanların içmesi için plastik bir kaba su koyabiliriz. Ayrıca suyun soğuktan donmaması için içine bir damla zeytinyağı damlatabiliriz. Arabalarımızı çalıştırırken altında herhangi bir sokak hayvanı var mı diye bakabiliriz. Sokak hayvanlarının barınması için kartonlardan küçük bir kulübe yapabiliriz. Sokak hayvanlarını koruyabilmek için hiçbir şey yapamıyorsak en azından soğukta kalmamı için onlar apartmanın içine alabiliriz. Böylece apartmanın merdiven kısmında kalabilir. Dışarıda kalıp üşümesinden iyidir. Sokak hayvanlarının korunması hakkında bunları yapabiliriz. Hiçbir şey yapmıyorsak bile en azından onlara zarar vermemeliyiz diye düşünüyorum. Son yıllarda Türkiye’nin en önemli sorunu haline geldi sokak hayvanları... Sokak hayvanları her şehirde, ilçede, kasabada büyük bir sorun... Sokaklara bırakılarak sürüler halinde dolaşan sokak köpeklerinin yarattığı korku başta çocuklar olmak üzere her kesimi tedirgin ediyordu... Korkunun gerçeğe dönüştüğü zamanları yaşadığımız kentte tanık oluyoruz. Televizyon ve gazete haberlerinde sokak köpeklerinin insanlara nasıl saldırdığını, çocuklarının kol ve bacaklarını nasıl parçaladıklarını dehşet içinde gördük, görüyoruz. Bu görüntülere tanık olduktan sonra, sokak hayvanlarına ve bu hayvanları rehabilite edemeyen yerel yönetimlere tepkimiz daha çok artmaya başlıyor... Geçtiğimiz aylarda, sokak köpekleri arttıkça, saldırılar çoğalınca; hükümet konuyu gündemine alarak “Hayvanları Koruma Kanunu” çıkarttı. Kanun yasallaştıktan sonra sanıldı ki, sokaklarda sürüler halinde dolaşan sokak köpekleri toplatılıp barınma merkezlerine konulacak ve sokaklar, sahipsiz başıboş dolaşan köpeklerden tamamen arındırılacak! Öyle olmadı... Tam tersi bir durum oluştu... Geçtiğimiz temmuz ayında mecliste kabul edilen kanunla, hayvan hakları korunma altına alındı. Sahipsiz köpeklerin hakları daha çok artırıldı... Hayvanları sopayla döven ve eziyet eden kişilere 5 bin ile 10 bin TL’nin üzerinde para cezası, sokak hayvanını öldüren kişiye 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezası, bir hayvan neslini yok eden kişiye de 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılacak... Çıkartılan hayvan hakları kanununa bir sözüm yok. Aslında geç kalınan bir kanun... Benim anlayamadığım durum şudur; Bu kanun, sokakta sahipsiz başıboş dolaşan, insanlara saldıran, sokakları tehdit oluşturan köpeklerden arındırılması ve için çıkartılmadı mı? Ülke genelinde sokak köpekleri tepkisi yükselince hükümet böyle bir kanun çıkartmak zorunda kaldı! Peki, sahipsiz köpeğin sokakta çocuğun veya her hangi bir insanın kolunu bacağını ısırıp parçaladığında ise ne olacak? Köpeği dövene cezalar getirildi ama köpek çocuğu ısırdığında kime ceza kesilecek? Hayvanları koruma altına aldık ama sokak köpeği tarafından ısırılan, korku yaşayan insanların haklarını koruma altına alamadık... “Hayvan Hakları Kanunu” yasallaştıktan sonra sokak hayvanlarının korunması yerel belediyelere bırakıldı... Belediyeler şimdi sokak hayvanlarıyla ilgili çözüm bulmaya çalışıyor... Ancak nasıl bir çözüm? Sokakta başıboş dolaşan kuduz, saldırgan köpekler toplanılacak mı? Sokaklar sahipsiz korku salan köpeklerden arındırılacak mı? 4 Ekim Dünya Hayvanları Koruma Günü nedeniyle Kocaeli Büyükşehir Belediyesi’nden bir davetiye aldım... Davetiyenin üzerinde “PATİLİK Mutlu Sokak Hayvanları Kasabası...” yazıyordu... Düşündüm ki, kanunun çıkartılmasından sonra büyükşehir belediyesi sokaktaki tüm köpekleri toplayacak ve koruma altına alacak... Öyle değilmiş... Davetiyenin üzerinde şunlar yazıyordu... “ Kocaeli Büyükşehir Belediyesi, 2014 yılında İzmit- Kandıra Yolu üzerinde yaptırdığı Sokak Hayvanları Rehabilitasyon Merkezi’ni yeni Sokak Hayvanları Eylem Planı çerçevesinde PATİLİK Mutlu Sokak Hayvanları Kasabası’na dönüştürüyor...” Bu proje şu demektir; Büyükşehir Belediyesinin bu yeni projesi; sokakta yaralanan hayvanların ameliyatlarının yapılacağı ve sakat bırakılan hayvanlar için yürüteçlerin yapılacağı merkez olacak. Yeni merkezin açılışının yapıldığı gün aynı zamanda 11 ilçe belediye başkanı ile büyükşehir belediyesi arasında ilçelerde sokak hayvanları bakımevlerinin yapılması için protokol imzalandı. Her ilçede sokak hayvanları bakım merkezi kurulacak... İlçelerdeki bakım merkezlerinin amacı, sokakta toplanan köpeklerin toplatılıp getirildiği, aşıları ve bakımları yapıldıktan sonra tekrar köpeklerin sokağa bırakıldığı merkez olacak... Tamam, yasa kapsamında yapılanlar iyi, güzel... Ancak sokakta korku salan köpekler sokakta toplatılmayacaksa bunun insanlara ne faydası var! Deniliyor ki, “Sokak köpekleri aşılı, kuduz değil, ısırsa da bir şey olmaz...” deniliyor. Hayvan severlerin ve yerel yetkililerin düşündüğü bu... Yahu, köpek bu... Önemli olan saldırıp ısırmaması... Isırdıktan sonra kuduz olmamasının bir önemi var mı? Düşünün köpek sokakta bir çocuğu ısırdığını ve kolunu bacağını parçaladığını. O çocuğun yaşayacağı psikolojik korku ömrü boyunca sürmez mi? Büyükşehir Belediyesi tarafından hayat bulan bu projeyi haberleştirip gazetemizde yayınlattıktan sonra gazeteye çok sayıda telefon geldi... Sokak köpeklerinin saldırısına uğrayan çocukların aileleri aradı. Çok sayıda okuyucu aradı. Şunu diyorlar; “Sokakta dolaşan köpekler toplatılmayacaksa bunun ne önemi var. biz köpeğin sokakta insanlara saldırmasının önüne geçilecek, bu korkuyu tamamen ortada kaldıracak düzenleme bekliyorduk...” dediler. Projenin içeriğine göre sahipsiz köpekler sokakta toplatılmayacak. Köpekler sokakta korku salmaya devam edecek. Sadece belirli süreler içerisinde sokak köpekleri ilçe zabıtaları tarafından toplatılıp bakım evlerine götürülecek aşıları yapıldıktan sonra tekrar sokağa bırakılacak. Evet, yapılacak olan bu... Sevgili okurlar, “Hayvanları Koruna Kanunu” neye benzedi biliyor musunuz? Yıllar önce çekilen Vizontele filminde Fikri rolündeki Cem Yılmaz’ın repliğine benzedi... Filmdeki o repliği anlatayım... Belediye başkanı ilçeye Vizonteletelevizyon geldiğini müjdelemek için halkı belediye binasının önüne toplamış, balkondan konuşma yapmakta, vizonteleyi anlatmaya çalışmaktadır... Toplanan kalabalığın içinde biri sorar Vizontele nedir ki? Belediye Başkanı Radyonun resimlisi... Zeki Müren’i hem dinleyecek; hem göreceksiniz... Kalabalık arasında bulunan Fikri der ki; Peki, Zeki Müren bizi görecek mi? Hayvanları Koruma Kanunu çıktı... Hayvana eziyet eden, öldüren insanlara ağır para ve hapis cezalar verilecek... Peki, sokak köpeğinin sokakta geçen bir çocuğu veya kadının kolonu, bacağını, kafasını ısırdığında ne olacak? Burada suçlu kim olarak, ceza kime yazılacak? Bilinmiyor... Çocuk veya insanlar sokak köpekleri tarafından ısırıldığında, yıllarca sürecek korku psikolojisini yaşarken yerel yönetimler ısırılan o insanları görecek mi? 1452 Boğaziçi Koruma ve Güzelleştirme Derneği, mahalle sınırları içerisindeki sokak hayvanlarının korunması, yazlıkçıların bırakıp gittikleri hayvanların bakımının yapılması adına örnek bir çalışmayı hayata geçirdi. Boğaziçi Koruma ve Güzelleştirme Derneği, mahalle sınırları içerisindeki sokak hayvanlarının korunması, yazlıkçıların bırakıp gittikleri hayvanların bakımının yapılması adına örnek bir çalışmayı hayata geçirdi. Milas'a bağlı Boğaziçi Mahallesi'nde gönüllülerin desteği ve birliği ile sokak hayvanları için örnek bir çalışmaya imza atıldı. Sokak hayvanlarının bakımı için mahalle ve site sakinleriyle yaptıkları görüşmelerle bir bütçe oluşturmayı başaran Boğaziçi Koruma ve Güzelleştirme Derneği, Milas Belediyesi Hayvan Barınağı'nın da desteğiyle mahalledeki yaklaşık 200 sokak hayvanını bakımı ve sağlıklarının kontrol altında tutulmasını bir kafede bir araya gelen dernek üyeleri ve gönüllüler, düzenledikleri basın toplantısıyla çalışmaları hakkında bilgi verdiler. Prof. Dr. Namık Açıkgöz, sitelerde yaşayan İngiliz vatandaşlarının da desteklediği çalışma hakkında bilgi veren Boğaziçi Koruma ve Güzelleştirme Derneği Başkanı Selçuk Yörük, sokak hayvanları yararına katkı sunan herkese teşekkür ederek, "Derneğimizin öncülüğünde ve mahalle ile site sakinlerimizin desteğiyle sokak hayvanlarının yararına yönelik kullanılmak üzere bir bütçe oluşturduk. Bu bütçeyi kullanarak mahallemizdeki hayvanların sağlığını ve bakımını yapacağız. Hayvanların sağlığı noktasında Milas Belediyesi Hayvan Barınağı yetkilileri de destek verecekler. Umarım bu çalışma sayesinde buralardaki sokak hayvanlarının yaşadıkları trajedinin bir nebze de olsa dindirilmesine katkı sunmuş olacağız. Belki de diğer turistik bölgelerde de benzer çalışmalara ilham oluruz." diye sevgisinin bir kültür olduğunu belirten Prof. Dr. Namık Açıkgöz, hayvanlara yardımcı olmanın büyük bir erdem olduğunu söyleyerek tüm katılımcılara teşekkür önce de pek çok dizide rol alan şimdi ise yeni yayına giren bir dizide elçi rolündeki oyuncu Şehriyar Açıkgöz, yaptığı görüşmeler neticesinde dizi oyuncuları ve tüm ekibi olarak da hayvanlar yararına olan çalışmalara destek vermek istediklerini belirterek, "Doğa bir zincir Bizler bu doğanın, ekosistemin nasıl bir parçasıysak en miniğinden en büyüğüne hayvanlar da öyle Hayvanlar insanların dostlarıdır. Bu nedenle maddi manevi hayvanlara her zaman destek olacağız." hayvanları yararına kısa sürede hayata geçirilecek olan çalışmanın, yönteminin değerlendirildiği toplantı, karşılıklı fikir alışverişinin ardından sona erdi. - MUĞLA Kaynak İHA Milas Belediyesi, Namık Açıkgöz, Politika, Güncel, Son Dakika Son Dakika › Güncel › Sokak Hayvanları Yararına Örnek Çalışma - Son Dakika Bu haber İhlas Haber Ajansı tarafından hazırlanmış olup habere tarafından hiçbir editöryal müdahalede bulunulmamıştır. İhlas Haber Ajansı tarafından hazırlanan bütün haberler sitemizde hazırlandığı şekliyle otomatik servis edilmektedir. Bu nedenle haberin hukuki muhatabı İhlas Haber Ajansı kurumudur. Son Dakika

sokak hayvanlarının korunması hakkında bir yazı kısa