🃏 Zati Sıfatlar Ile Ilgili Ayetler
uokaJ38. Allah’ın zati ve subuti olmak üzere sıfatları iki zati sıfatlarıVücud Allah, vardır birdir; eşi benzeri Varlığının başlangıcı Bakidir, varlığının sonu Allah lil havadis Allah sonradan yaratılanlara hiç binefsihi Allah zati ile vardır. Ve başkasının varlığına muhtaç subuti sıfatlarıHayat Allah O her şeyi Her şeyi Her şeyi Her şeye gücü yeterİrade Dilediğini Konuşur, biz nasıl konuştuğunu Dilediğini rızıklandırmak, öldürmek, azabetmek Turan Yazılım / Mürşit 5
Allah Teâlâ'ya iman etmek demek, O'nun yüce varlığı hakkında vâcip ve zorunlu olan kemal ve yetkinlik sıfatlarıyla, câiz sıfatları bilip, öylece inanmak, zâtını noksan sıfatlardan yüce ve uzak tutmaktır. Allah, şanına lâyık olan bütün kemal sıfatlarıyla nitelenmiş ve noksan sıfatlardan münezzehtir. Allah Teâlâ'nın sıfatlarının hepsi ezelî ve ebedî sıfatlardır. o,nun sifatları başlangıcı ve sonu yoktur. Allah'ın sıfatları, yaratıkların sıfatlarına benzemez. Her ne kadar isimlendirmede bir benzerlik varsa da Allah'ın ilmi, iradesi, hayatı, kelâmı; bizim, ilim, irade, hayat ve kelâmımıza benzemez. Biz, Allah'ın zâtını ve mahiyetini bilemediğimiz ve kavrayamadığımız için O'nu isim ve sıfatlarıyla tanırız. Kur'ân-ı Kerîm "Onu gözler idrak edemez. Fakat O, gözleri idrak eder. O, eşyayı pek iyi bilen, her şeyden haberdar olandır" el-Enâm 6/103 buyurarak, Allah'ın zâtını idrak etmenin, mahiyetini bilmenin imkânsız olduğunu açıklamıştır. Hz. Peygamber de bu konuda şöyle buyurmuştur "Al*lah'ın yaratıkları hakkında düşününüz. Fakat Allah'ın zâtı hakkında düşün*meyiniz. Gerçekten siz buna hiç güç yetiremezsiniz" Süyûtî, el-Câmiu's-sag¢r, I, 132; Aclûnî, Keşfü'l-hafâ, I, 311. Yüce Allah'ın varlığı zorunlu ve vâcip olan sıfatları iki gruba ayrılır Zâtî sıfatlar, sübûtî sıfatlar. Zâtî Sıfatlar Sadece Allah Teâlâ'nın zâtına mahsus olan, yaratıklarından herhangi birine verilmesi câiz ve mümkün olmayan sıfatlardır. Zât sıfatların zıtları Allah hakkında düşünülemediği, bu sebeple noksanlık, sonluluk ve eksiklik ifade eden bu özelliklerden O'nun tenzih edilmesi gerektiğinden bu sıfatlara tenzîhî sıfatlar ve selbî sıfatlar da denilmiştir. Zâtî sıfatlar şunlardır 1. Vücûd “Var olmak” demektir. Allah vardır, varlığı başkasından değil, zâtının gereğidir, varlığı zorunludur. Vücûdun zıddı olan yokluk Allah hakkında düşünülemez. 2. Kıdem “Ezelî olmak, başlangıcı olmamak” demektir. Hiçbir zaman düşünülemez ki, bu zamanda Allah henüz var olmamış olsun. Çünkü zaman denilen şeyi de O yaratmıştır. Ne kadar geriye gidersek gidelim O'nun var olmadığı bir zaman düşünülemez, bulunamaz. Allah sonradan meydana gelmiş varlık değildir. Ezelî kadîm varlıktır. Kıdem sıfatının zıddı olan sonradan olma hudûs Allah hakkında düşünülemez. 3. Beka “Varlığının sonu olmamak, ebedî olmak” demektir. Allah'ın sonu yoktur. Ezelî olanın ebedî olması da zorunludur. Bekanın zıddı olan sonu olmak fenâ Allah hakkında düşünülemez. Ne kadar ileriye gidilirse gidilsin, Allah'ın olmayacağı bir an düşünülemez. Kur'ân-ı Kerîm'de Allah'ın ezelî ve ebedî oluşu hakkında şöyle buyurulur "O, ilktir, sondur..." el-Hadîd 57/3, "...Allah'ın zâtından başka her şey yok olucudur..." el-Kasas 28/88. 4. Muhâlefetün li'l-havâdis “Sonradan olan şeylere benzememek” demektir. Allah'tan başka her varlık sonradan olmuştur. Allah, sonradan olan şeylerin hiçbirisine hiçbir yönden benzemez. Allah, kendisi hakkında bizim hatıra getirdiklerimizin de ötesinde bir varlıktır. Bu sıfatın zıddı olan, sonradan olana benzemek ve denklik müşâbehet ve mümâselet Allah hak*kında düşünülemez. Kur'an'da şöyle buyurulur "...O'nun benzeri olmak şöyle dursun benzeri gibisi dahi yoktur..." eş-Şûrâ 42/11. 5. Vahdâniyyet “Allah Teâlâ'nın zâtında, sıfatlarında ve fiillerinde bir ve tek olması, eşi, benzeri ve ortağının bulunmaması” demektir. Vahdâniy*yetin zıddı olan birden fazla olmak taaddüd, eşi ve ortağı bulunmak şirk, Allah hakkında düşünülmesi imkânsız olan sıfatlardandır. İslâm'a göre Al-lah'tan başka ilâh, yaratıcı, tapılacak, sığınılacak, hüküm ve otorite sahibi bir başka varlık yoktur. İhlâs ve Kâfirûn sûreleri ile Kur'an'ın pek çok âyeti Allah'ın tek ve eşsizliğini ortaya koyarken, şirki reddeder bk. el-Enbiyâ 21/22; el-İsrâ 17/42; ez-Zümer 39/4. 6. Kıyâm bi-nefsihî “Varlığı kendiliğinden olmak, var olmak için bir başka varlığa ihtiyaç duymamak” demektir. Allah kendiliğinden vardır. Var olmak için bir yaratıcıya, bir yere, bir zamana, bir sebebe muhtaç değildir. Başkasına muhtaç olmak kıyâm bi-gayrihî, Allah hakkında düşünülemez. Kur'ân-ı Kerîm'de bu sıfatla ilgili olarak şöyle buyurulur "De ki O Allah birdir. O, sameddir başkasına ihtiyaç duymayandır..." el-İhlâs 112/1-2, "Ey insanlar, Allah'a muhtaç olan sizlersiniz. Zengin ve övülmeye lâyık olan ancak O'dur" el-Fâtır 35/15. Sübûtî Sıfatlar Varlığı zorunlu olan ve kemal ifade eden sıfatlardır. Bu sıfatlar "Allah di*ridir, irade edendir, güç yetirendir..., hayat, irade ve kudret... sıfatları vardır" gibi müsbet olumlu ifadelerle Allah'ı tanıttığı için sübûtî sıfatlar adını al-mışlardır. Sübûtî sıfatların zıtları olan özellikler Allah hakkında düşünüle*mez. Bu sıfatlar ezelî ve ebedî olup, yaratıkların sıfatları gibi sonradan mey*dana gelmiş değildir. İster hay diri, âlim bilen, kadîr güç sahibi gibi dil kuralları açısından sıfat kelimeler olsun, ister hayat, ilim, kudret gibi masdar kalıbındaki kelimeler olsun bütün sübûtî sıfatlar Allah'a verilebilir. İsimlen*dirmede bir benzerlik olsa da sübûtî sıfatlar hiçbir şekilde yaratıkların sıfat*larına benzememektedir. Çünkü Allah'ın ilmi, kudreti, iradesi... sonsuz, mutlak, ezelî ve ebedîdir, kemal ve yetkinlik ifade eder. Kullarınki ise sonlu, kayıtlı, sınırlı, sonradan yaratılmış, eksik ve yetersiz sıfatlardır. Sübûtî sıfat*lar sekiz tanedir. 1. Hayat “Diri ve canlı olmak” demektir. Yüce Allah diridir ve canlıdır. Her şeye, kuru ve ölü toprağa can veren O'dur. Ezelî ve ebedî bir hayata sahiptir. Hayat sıfatının zıddı olan “ölü olmak” memât Allah hakkında düşünülemez. Kur'an'da bu sıfatla ilgili olarak şöyle buyurulur "Ölümsüz ve daima diri olan Allah'a güvenip dayan..." el-Furkan 25/58, "Artık bütün yüzler, diri ve her şeye hâkim olan Allah için eğilip boyun bükmüştür..." Tâhâ 20/111. 2. İlim “Bilmek” demektir. Allah her şeyi bilendir. Olmuşu, olanı, ola*cağı, gelmişi, geçmişi, gizliyi, açığı bilir. Allah'ın bilgisi yaratıkların bilgisine benzemez, artmaz, eksilmez. O, her şeyi ezelî ilmiyle bilir. Allah, her şeyi olacağı için bilir. Yoksa her şey Allah bildiği için olmaz. Âlemde görülen bu güzel düzen, tertip ve şaşmaz âhenk, onun yaratıcısının engin ve sonsuz ilminin en büyük göstergesidir. İlim sıfatının zıddı olan cehl bilgisizlik, Al*lah hakkında düşünülmesi imkânsız olan bir sıfattır. İlim sıfatı ile ilgili âyet*lerden ikisinde şöyle buyurulur "O karada ve denizde ne varsa bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak dahi düşmez..." el-Enâm 6/59, "Göklerde ve yerde olanları Allah'ın bildiğini görmüyor musun?..." el-Mücâdele 58/7. 3. Semi “İşitmek” demektir. Allah işiticidir. Gizli, açık, fısıltı halinde, yavaş sesle veya yüksek sesle ne söylenirse Allah işitir, duyar. Bir şeyi duyması, o anda ikinci bir şeyi işitmesine engel değildir. İşitmemek ve sağır*lık Allah hakkında düşünülemez. 4. Basar “Görmek” demektir. Yüce Allah her şeyi görücüdür. Hiçbir şey Allah'ın görmesinden gizli kalmaz. Saklı, açık, aydınlık, karanlık ne varsa Allah görür. Görmemek âmâlık Allah hakkında düşünülemez. Allah'ın işitici ve görücü olduğuna dair pek çok âyet vardır. Bunlardan birinde şöyle buyrulur "Allah gözlerin hain bakışını ve kalplerin gizlediğini bilir. Allah adaletle hükmeder. O'nu bırakıp taptıkları ise hiçbir şeye hükmedemezler. Şüphesiz ki Allah, hakkıyla işiten ve görendir" el-Mü'min 40/19-20. 5. İrade “Dilemek” demektir. Allah dileyicidir. Allah varlıkların konumla*rını, durumlarını ve özelliklerini belirleyen varlıktır. Allah'ın dilediği olur, dile*mediği olmaz. İrade sıfatının zıddı olan iradesizlik ve zorunda olmak îcâb bi'z*zât Allah hakkında düşünülemez. Meşîet de irade anlamına gelen bir kelime*dir. Kur'an'daki "De ki Mülkün gerçek sahibi olan Allahım, sen mülkü diledi*ğine verirsin ve mülkü dilediğinden alırsın. Dilediğini yüceltir, dilediğini de alçaltırsın..." Âl-i İmrân 3/26, "Göklerin ve yerin mülkü Allah'ındır. O, diledi*ğini yaratır..." eş-Şûrâ 42/49 âyetleri irade sıfatının naklî delillerindendir. 6. Kudret “Gücü yetmek” demektir. Allah sonsuz bir güç ve kudret sahi*bidir. Kudret sıfatının zıddı olan acizlik ve güç yetirememek acz, Allah hak*kında düşünülemez. O'nun kudretinin yetişemeyeceği hiçbir şey yoktur. Kâi*natta her şey Allah'ın güç ve kudretiyle olmaktadır. Yıldızlar, galaksiler, bütün uzay, canlı-cansız tüm varlıklar Allah'ın kudretinin açık delilidir. Kur'an'da Allah'ın kudreti ile ilgili olarak şöyle buyurulur "Allah gece ile gündüzü birbi*rine çeviriyor. Şüphesiz bunda basiret sahipleri için mutlak bir ibret vardır. Allah her canlıyı sudan yarattı. İşte bunlardan kimi karnı üstünde sürünür, kimi iki ayağı üstünde yürür, kimi dört ayağı üstünde yürür. Allah dilediğini yaratır. Şüphesiz Allah her şeye kådirdir" en-Nûr 24/44-45. 7. Kelâm “Söylemek ve konuşmak” demektir. Allah bu sıfatı ile peygamberlerine kitaplar indirmiş, bazı peygamberler ile de konuşmuştur. Ezelî olan kelâm sıfatının mahiyeti bizce bilinemez. Ses ve harflerden meydana gelmemiştir. Kelâmın zıddı olan konuşmamak ve dilsizlik, Allah hakkında düşünülemez. Allah kelâm sıfatıyla emreder, yasaklar ve haber verir. Bu sıfatla ilgili olarak Kur'an'da şöyle buyurulur "Mûsâ tayin ettiğimiz vakitte Tûr'a gelip de Rabbi onunla konuşunca Rabbim, bana kendini göster, seni göreyim dedi..." el-Arâf 7/143, "De ki Rabbimin sözlerini yazmak için bütün denizler mürekkep olsa ve bir o kadar daha ilâve getirsek dahi, Rabbimin sözleri bitmeden önce deniz tükenecektir" el-Kehf 18/109. 8. Tekvîn “Yaratmak, yok olanı yokluktan varlığa çıkarmak” demektir. Yüce Allah yegâne yaratıcıdır. O, ezelî ilmiyle bilip dilediği her şeyi sonsuz güç ve kudretiyle yaratmıştır. Yaratmak, rızık vermek, diriltmek, öldürmek, nimet vermek, azap etmek ve şekil vermek tekvîn sıfatının sonuçlarıdır. Bir âyette "Allah her şeyin yaratıcısıdır. O, her şeye vekildir" ez-Zümer 39/62 buyurulmuştur. Allah Teâlâ'nın iki türlü iradesi vardır Tekvînî İrâde. Tekvînî yapma, yaratma ile ilgili irâde; bütün yaratıkları kapsamaktadır. Bu irâde, hangi şeye yönelik gerçekleşirse, o şey derhal meydana gelir. "Biz bir şeyin olmasını istediğimiz zaman ona sözü*müz sadece "ol" dememizdir. Hemen oluverir" en-Nahl 16/40 anlamındaki âyette belirtilen irade bu çeşit bir iradedir. Teşrîî İrade. Teşrîî yasama ile ilgili iradeye dinî irade de denir. Yüce Allah'ın bir şeyi sevmesi ve ondan hoşnut olması, onu emretmesi demektir. Allah'ın bu mânadaki bir irade ile bir şeyi dilemiş olması, o şeyin meydana gelmesini gerekli kılmaz. "Muhakkak ki Allah adaleti, iyiliği ve akrabaya yardım etmeyi emrediyor irade ediyor..." en-Nahl 16/90 meâlindeki âyetteki irade bu çeşit bir iradedir. Tekvînî irade hayra da şerre de, iyiliğe de kötülüğe de yönelik olarak gerçekleştiği halde teşrîî irade, sadece hayra ve iyiliğe yönelik olarak gerçekleşir. Allah, hayrı da şerri de irade edip yaratır. Ancak O’nun şerre rızâsı yoktur, şerri emretmez ve şerden hoşlanmaz.
Anlamlarıyla Allah’ın sıfatları tüm İslam alemi tarafından bilinmesi gereken ve Müslümanların öğrenmekle yükümlü olduğu farz olan şeylerdir. Allah’ın Sıfatları Ve Anlamları denildiğinde Allah bilinmesi gereken 14 adet sıfatı vardır. 2 kısımdan oluşan Allah’ın sıfatları 6 adet Zati sıfatları ve 8 adet Subuti sıfatları olarak başka yaratan olmayan ve yaratması sınırsız olan Allah tektir ve eşi benzeri bulunmaz. İnsanlar yaradılışlarına ve hayata bakarak Allah’ın varlığını kabul ederek ona sığınmaktadırlar. Bütün dinlerde mevcut olan Allah inancı insanlar için vazgeçilmezdir. Allah’ın sıfatlarının hepsine sahip olduğuna inanmak her Müslüman için farz Zati Ve Subuti Sıfatları Nedir?Allah’ın Sıfatları Ve AnlamlarıAllah’ın sahip olduğu ve Müslümanlara farz kılınan Zati ve Subuti sıfatlar kısaca şu şekilde açıklanabilir;Allah’ın Zati SıfatlarıVücud Yokluğu düşülemeyen Allah vardır ve başka bir varlığa ihtiyacı Allah’ın varlığı ezeli olan ve varlığının başlangıcı olmayan Allah’ın öncesi Varlığının sonu olmayan Allah ebedidir ve her şey yok olduktan sonra bile baki kalacak ve varlığı devam Allah’ın eşi ve benzeri bulunmaz, o tektir ve Li’-havadis Sonradan yaratılan hiçbir şeye Binefsihi Varlığı kendinde olan Allah hiçbir şeye muhtaç olmaz, her şey Allah’a sıfatları sadece kendine mahsus olup yaratılanlardan herhangi birisine verilmesi caiz olmayan Subuti SıfatlarıHayat Allah’ın daima hayat sahibi ve diri olduğunu anlatan sıfattır. Onun hayatı sonsuzdur ve yaratılmış olanlara benzemez. Allah sınırsız ve Allah geçmişte olan ve gelecekte olacak olan her şeyi ezeli ilmi ile bilir ve ilminde artma ve eksilme olmaz. Onun bilgisi her şeye Allah yaşayan her şeyi vasıtasız olarak duyar ve bunun için bir uzva ihtiyacı yoktur. Onun işitmesinde gizlilik, açıklık. Uzaklık ve yakınlık bulunmaz. Onun her şeyi işitmeye gücü Allah yaşayan her şeyi vasıtasız olarak görür ve bunun için bir uzva ihtiyacı yoktur. Onun her şeyi görmeye gücü Kâinatta olan her olay Allah’ın izni ile gerçekleşir, onun iradesi dışında hiçbir şey olmaz. Allah ın iradesi her şeye kadirdir, o dilerse her şey olur ve dilediğini yapar. Onun iradesi her şeye Allah’ın gücü her şeye yeter ve Allah sonsuz kudret sahibidir. Kimsenin ona gücü yetmez ve galip gelemez. Onun kudreti her şeye Hiçbir şeye ihtiyaç duymadan konuşan Allah söz sahibidir. Kur’anı Kerim, Allah’ın Kainattaki her şeyin yaratıcısı olan Allah tır ve ondan başka yaratıcı bulunmaz. Kainattaki her şey Allah dilemesi, hükmü, takdiri ve iradesi ile olur ve Subuti sıfatları Allah’ın sonsuz ve mükemmel Zati Ve Subuti Sıfatları Arasındaki Fark Nedir?Zati sıfat ne demektir? Sorusunun cevabı sadece Allah’ın kendine ait olan ve yarattıklarına verilmesi caiz olmayan sıfatlar olarak verilebilir. Subuti sıfatların ise benzerleri diğer varlıklarda bulunabilen sıfatlardır. Bunun sonucunda Zati sıfatlar ve Subuti sıfatlar arasındaki farkı, zati sıfatları sadece Allaha mahsus olan, Subuti sıfatları ise diğer varlıklarda benzerleri bulunan özellikte sıfatlar olarak kelime anlamı hadislerde Hayy’ diye ifade edilmektedir. Allah’ın sıfatı olan Hayy; ölümlü olmayan, ebedi, daim ve baki anlamlarına gelmektedir. O hep diridir ve onun varlığının sonu olmamaktadır. Evveli ve sonu olan diğer canlılar fani için fanidir ve Allah Okunanlar
Kıdem ve Beka Nedir? Allah’ın 6 tanesi zati, 8 tanesi sübuhi olan 14 sıfatı vardır.Bknz; Allah’ın SıfatlarıAllah Kur’an-ı Kerim’de bu sıfatlarını ayetlerle açıklamaktadır. “Kıdem” sıfatı Rabb’in ezeliyetini bildirir. Evveli olmamasını yani varlığının başlangıcının olmamasını açıklar. “Beka” sıfatı ise Allah’ın ebediyetini bildiri. Ahiri olmamasını yani varlığının sonu olmamasını açıklar. Allah’ın sıfatlarını bilmek, O’nun sıfatları ile ilgili ayetleri okuyup anlamak her Müslümanın bilmesi ve yapması gereken şeylerdendir. Bizi, kainatı ve tüm varlıkları yaratan Allah Teala’yı tanımak için kelamı Kur’an-ı Kerim’i her detayıyla ele almak, Allah’ın biz kullarına bildirdiklerini bilmek gerekir. Allah yaratılmaktan münezzehtir. Yaratılan her şey sonradan olmuş demektir ve aynı zamanda yaratılan her şey fanidir yani varlığının bir sonu vardır. Oysa Allah Teala doğmamış ve doğurulmamıştır. Allah mahlukata ait sıfatlardan uzaktır. O’nun başlangıcı da sonu da yoktur. Allah Teala zamandan ve mekandan, mahiyetinin ve zatının varlıklara benzemesinden, değişmekten, başlangıçtan ve sondan uzak olan tek varlıktır. Tüm kainat, tüm yaratılanlar varlıklarını devam ettirebilmek için ya da son bulmak için Allah Teala’ya muhtaçtır. Oysa Allah hiçbir şeye muhtaç değildir. Allah’ın Ezeli Ve Ebedi Sıfatları İle İlgili Ayet-i Kerimeler Allah Teala Ezelidir – Kıdem “Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. O’na hiçbir şey gizli kalmaz. O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.”Bakara Suresi, 255. Ayet “O ilktir, sondur, zâhirdir, bâtındır. O, her şeyi bilendir.” Hadîd Suresi, 3. Ayet Allah Teala Ebedidir - Beka “Allah, O’ndan başka tanrı yoktur; O, hayydir, kayyûmdur. Kendisine ne uyku gelir ne de uyuklama. Göklerde ve yerdekilerin hepsi O’nundur. İzni olmadan O’nun katında kim şefaat edebilir? O, kullarının yaptıklarını ve yapacaklarını bilir. O’na hiçbir şey gizli kalmaz. O’nun bildirdiklerinin dışında insanlar O’nun ilminden hiçbir şeyi tam olarak bilemezler. O’nun kürsüsü gökleri ve yeri içine alır, onları koruyup gözetmek kendisine zor gelmez. O, yücedir, büyüktür.”Bakara Suresi, 255. Ayet “Sizin yanınızdaki tükenir, Allah katında olan ise kalıcıdır. Elbette sabredenlere, yapmakta olduklarının en güzeliyle mükafatlarını vereceğiz.”Nahl Suresi, 96. Ayet “Ölümsüz ve daima diri olan Allah’a güvenip dayan. O’nu hamd ile tesbih et. Kullarının günahlarını O’nun bilmesi yeter.” Furkân Suresi, 58. Ayet “O, gökleri ve yeri yaratandır. Size kendinizden eşler, hayvanlardan da kendilerine eşler yaratmıştır. Bu sûretle sizi üretiyor. Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, hakkıyla işitendir, hakkıyla görendir. “Şura Suresi, 11. Ayet “Allah ile birlikte başka bir tanrıya tapıp yalvarma! O’ndan başka tanrı yoktur. O’nun zâtından başka her şey yok olacaktır. Hüküm O’nundur ve siz ancak O’na döndürüleceksiniz.” Kasas Suresi, 88. Ayet “Yer üzerinde bulunan her canlı yok olacaktır. Ancak azamet ve ikram sahibi Rabbinin zâtı bâki kalacaktır.”Rahmân Suresi, 26 – 27. Ayetler “O ilktir, sondur, zâhirdir, bâtındır. O, her şeyi bilendir.”Hadîd Suresi, 3. Ayet Bir önceki yazımızda Namazda Okunacak Sureleri sizler için kaleme aldık. İlgili diğer yazılardan bazıları;Tefekkür Nedir? Tefekkür ile İlgili Ayetler Hangileridir?Allah’ın Diriliği ile İlgili Ayetler Hangileridir?Murâkabe Neden Hayatımızın Temelinde Olmalı?Kur’an-ı Kerim, Allah Sevgisi İçin Neler Söylüyor?Tüm Yaşamın En Önemli Anı; “Müslüman Ölmek”
Musa Kazım GÜLÇÜR 9 Ağustos/2019 İçindekiler Cenâb-ı Hakk’a Ait Zâtî ve Sübûtî Sıfatlar 2 Giriş 1 A. Zâtî ve Sübûtî Sıfatlar 3 1. Hayât 3 2. İlim 4 3. İrâde 6 4. Kudret 7 5. Sem’ 8 6. Basar 8 7. Kelâm 9 8. Tekvin 10 Bismillahirrahmanirrahim Yâ Rabbe’s-semâvâti ve’l-aradîn, Yâ ze’l-Celâli ve’l-İkrâm, Yâ Mâlike’l-Mülk, Yâ Azîz u Yâ Hakîm u Yâ Ğaffâr, Yâ Evvel, Yâ Âhir, Yâ Zâhir, Yâ Bâtın, Yâ Allah, bizlere lütfettiğin görünen ve görünmeyen bütün nimetlerine meleklerin adedince, arşın ağırlığınca, mahlukatın adedince, razı olduğun miktarda ve ilmin sayısınca hamd ederim. Efdalu’l-Enbiya, Ekramu’l-Asfiyâ, İmamu’l-Evliyâ, Hâtemu’l-Enbiyâ, Habîbu Rabbi’-Âlemîn, Şehîdu’l-Mürselîn, Şefîu’l-Müznibîn, Seyyidi Veledi Âdem, Beşîru’n-Nezîr, Sirâcu’l-Münîr, Sâdıku’l-Emîn, Hakku’l-Mübîn, Sahibu’s-Seb’i’l-Mesânî ve’l-Kur’âni’l-Azîm, Nebiyyu’r-Rahme, Hâdi’l-Ümme, el-Müeyyed bi Seyyidinâ Cibrîl ve Seyyidinâ Mîkâîl, el-Mübeşşer fi’t-Tevrâti ve’l-İncîl, el-Müctebâ, el-Müntehab, Abdullah oğlu Efendimiz Muhammed’e, âl ve ashâbına, mukarrabîn meleklerine, bütün enbiyâya ve Allâh’ın sâlih kullarına salât ve selâm olsun. Âmin. Şiir Nimet-i bâkî dilersen aç Kitâbullâh’a bak, Dîdâr-ı Hakk’ı dilersen gel sıfâtullâha bak, Çünkü bildin Hak sıfâtı mazhar-ı insan durur, Âlem-i kübrâ dilersen anla Zâtullâha bak. Gir vücudun şehrine gör cân ile cânân nedir, Kalb-i insânda görünen nûr-u arşillâha bak, Cümle haccâc u melâike bil ziyâret kıldığı, Girip ihrâm ile dâim sırr-ı beytullâha bak. Lekad kerremnâ benî Âdem diye buyurdu Hak, Cümle eşyadan kerametli olan insana bak, Âdem’e kendi ruhundan nefh edip kıldı nazar, Gel berü emvâtı ihya kılan ruhullâha bak.[1] Bir önceki yazımızda, Cenâb-ı Hakk’a ait tenzîhî ve selbî sıfatlardan; Vücut mümkünü’l-vücut olan biz insanlardan ve diğer canlılardan bütünü ile farklı, varlığı zorunlu yani Vâcibu’l-Vücud olması, Kıdem Ezeli olması, evveli olmaması, Bekâ Ebedi olması, sonu olmaması, Muhalefetün-lil-havâdis Allâh’ın Zâtının, mahlukatın zatlarına, Yüksek Sıfatlarının da mahlukatının sıfatlarına benzememesi, Kıyam binefsihî Varlığının devamının zatından olması, başkasının yardımıyla olmaması ve Vahdaniyet Bir olması, ortağı bulunmaması konularına yer vermiştik. Bu yazımızda ise Zâtî ve Sübûtî sıfatlar konusunu, Allâh’ın cc izni ile ayrıntılandırmaya çalışacağız. A. Zâtî ve Sübûtî Sıfatlar Haşir Suresinin son üç âyet-i kerimesi Cenâb-ı Hakk’a ait Zâtî ve Sübûtî sıfatlar; Hayat, İlim, İrâde, Kudret, Sem’, Basar, Kelâm ve Tekvin’dir. Allâh cc, bir ilimle Alîm, bir kudretle Kâdir, bir kelam ile Mütekellim, bir sem’ ile Semî’, bir basar ile Basîr’dir. Bu sıfatların hepsi Ezelî ve ve Ebedî olup Allâh’ın Zâtı ile kaimdir. Bu sıfatlar Allâh’ın cc ne aynı ne de gayrısıdırlar. İlâhî sıfatlar cisim, araz ve cevher değillerdir. “Cevher”, yaratılmış şeylerin hakikati olan ve Allâh’ın cc ezeli ilminde mevcut bulunan suretlerdir. Cevher, mütehayyizdir. Cevherin bir tahayyüzü doldurduğu bir boşluk ve bir de hayyizi işgal ettiğin mekan vardır, Cevherin hayyizi, kendi gibi bir cevherin yerini işgal etmesine mani olan cüziyatından ibarettir. Hayyiz, cevherin zatının işgal ettiği mekan / mevkidir. Cevheri ister yukarı doğru çıkıyor ister aşağı iniyor, isterse de yatay olarak ilerliyor takdir et, zatı işgal ettiği bir hayyizden ayrı düşünülemez. “Araz” ise, kendi kendine var olmayıp görünmesi için bir asla, bir cevhere muhtaç olan şeydir. Mesela, renkler bir arazdır. Cevherde kaim olan bir manadan ibarettir. Araz olarak isimlendirilmesi cevher ve cisimde arizî olmasından dolayıdır. Kaim olduğu cevherin durumuna göre değişir. Dolayısı ile cisimler, cevherler ve arazlar toplamıdır. Cisim, araz ve cevher olmayan İlâhî sıfatların varlığını kabul etmek başka bir şeydir, bu sıfatların zıtlarını reddetmek, Allâh’ı cc bu sıfatların zıtlarından tenzih etmek ise daha başka ve daha farklı bir şeydir. Mesela, Cenâb-ı Hak Teâlâ ve Tekaddes Hazretlerinin “Kudret” sıfatının sınırsızlığını kabul ve ikrar etmek itikat ve inanç açısından en zaruri bir tutum iken, “acz” sıfatını Allâh’tan cc bütünüyle ve keskin bir şekilde reddetmek yine itikat ve inanç açısından en zaruri bir tutumdur ve daha başkadır. Diğer bütün sıfatlar için de böyledir. Yani bir taraftan zıtlar reddedilirken, diğer taraftan da sonsuz bir şekilde kemâl sıfatların varlığı kabul ve iman edilir. Ayrıca bu sıfatlar, biz böyle vasıflandırdığımız için değil, Allâh cc kendisini bu şekilde vasıflandırdığı için iman edilmesi gereken yüksek sıfatlardır. Bizler O’nu, ancak ayet-i kerîmelerde ve sahih hadis-i şeriflerde geçen sıfatlarla tavsif edebiliriz. Allâh Teâlâ, ezel itibarı ile Yaratıcı, İcat edici, Şekil verici, Affedici, Merhamet edici ve Şükredicidir. Allâh Teâlâ, ezelde de bu sıfatlarla mevsuf olduğu gibi ebed itibarıyla da bu sıfatların sahibidir. Her ne kadar ezelde affedilen, merhamet edilen bulunmamış olsa bile sıfatların ezeli ve ebedi oluş keyfiyeti değişmez. Şimdi de bu zâtî ve subutî sıfatları biraz daha ayrıntısı ile görmeye çalışalım. 1. Hayât Âyet el-Kürsî Cenâb-ı Hakk’ın “Hayat” sâhibi olması, en kâmil anlamı ile hayat vasfı ile muttasıf olması demektir. Cenâb-ı Hak hakkında vacip/zorunlu olan bu sıfat, mahlûkatta görülen ve maddenin ruh ile birleşmesinden doğan, geçici ve maddî bir hayat olmayıp ezelî ve ebedîdir. Bütün hayatların kaynağı olan hakikî hayattır. Kur’an-ı Kerîm’de “Hay” diri ve “Muhyî” dirilten, can veren şeklinde zikredilen isimleriyle el-Bakara 2/255; er-Rûm 30/50 Cenâb-ı Allah hayatın sebebidir. Bir âyet-i kerimede de Cenâb-ı Hakk’ın hem “hayat” sıfatı hem de “ölümsüzlüğü” şu şekilde beyan buyurulur وَتَوَكَّلْ عَلَى الْحَيِّ الَّذٖى لَا يَمُوتُ “Ölmek, şanından olmayan O Baki-i Tealâ’ya güvenip, dayan.” Furkan, 25/58 Hayat sıfatı, İlim, İrade, Kudret gibi kemâl sıfatlarıyla yakından ilgilidir. Bu sıfatların sâhibi bir Zâtın, hayat sâhibi olması zarurîdir. Çünkü ölü bir varlığın ilim, irade ve kudret gibi kemâlâtın sâhibi olacağı düşünülemez. Bunun içindir ki Hayat sıfatı, Cenâb-ı Hakk’a ait İlim, İrade ve Kudret gibi sıfatlarla vasıflanmasını sağlayan Ezelî ve Ebedî bir sıfattır. Hayat sıfatının zıddı memât, yani ölü olmaktır. Bu ise Allah hakkında bütünüyle muhaldir. 2. İlim “Allah bilir, siz bilmezsiniz.” Bakara, 2/216 İlim, Allah’ın zâtına nisbet edilen sübûtî sıfatlar içinde yer alır ve bunların en kapsamlısını oluşturur. Allah Teâlâ’nın her şeyi bilmesi, ilminin her şeyi kuşatması demektir. Diğer sıfatları gibi ilim sıfatı da kadimdir, öncesizdir. Allâh’ın cc ilmi, her şeye taalluk eden bir ilimdir. Bu âlemi en güzel şekilde, en mükemmel bir nizâm üzere yaratan ve onu idare eden Zât-ı Akdes’in, yarattığı varlığı en ince teferruatına kadar bilmesi gerekir. Zira hakikati, faydası, lüzumu ve hikmeti bilinmeyen bir şey, nasıl ve niçin yaratılacaktır? O halde yaratıcının bir şeyi yaratabilmesi için, evvelâ ilim sâhibi olması, sonra o ilmin icaplarına göre yaratması şarttır. اَلَا يَعْلَمُ مَنْ خَلَقَ وَهُوَ اللَّطٖيفُ الْخَبٖيرُ “Yaratan bilmez mi? O, en gizli şeyleri bilir, her şeyden hakkıyla haberdardır.” Mülk, 67/14 Yukarıdaki âyet-i kerîmede beyan buyurulduğu üzere ilim, nesne ve olayların üzerinden bilinmezliği kaldıran bir özellik taşır sıfat-ı kâşife ve çok geniş bir alana yöneliktir. Ayrıca Cenâb-ı Hak; يَعْلَمُ مَا يَلِجُ فِى الْاَرْضِ وَمَا يَخْرُجُ مِنْهَا وَمَا يَنْزِلُ مِنَ السَّمَاءِ وَمَا يَعْرُجُ فٖيهَا “Yere giren, oradan çıkan, gökten inen, oraya yükselen şeyleri O bilir.” Hadid, 57/4 Bu âyet-i kerîmede de Cenâb-ı Allâh cc, ilminin sonsuzluğunu, hem âfâkta hem de enfüste olan biteni en iyi şekilde bildiğini beyan buyurmaktadır. Yine, iman ve salih amel sahiplerini mükâfatlandırmak, isyan eden ve kötü yolda olanları da cezalandırmak, ancak bu kimselerin yaptıklarını bütün teferruatı ile bilmekle mümkündür. İlim kelimesi, Kur’ân-ı Kerîm’in yaklaşık 380 âyetinde isim, muhtelif fiil sîgaları ve sıfatlar âlim, alîm, allâm, alem şeklinde Allah’a nisbet edilmiştir. سَوَاءٌ مِنْكُمْ مَنْ اَسَرَّ الْقَوْلَ وَمَنْ جَهَرَ بِهٖ وَمَنْ هُوَ مُسْتَخْفٍ بِالَّيْلِ وَسَارِبٌ بِالنَّهَارِ عَالِمُ الْغَيْبِ وَالشَّهَادَةِ الْكَبٖيرُ الْمُتَعَالِ “O Hâlık-ı Kerîm gizliyi de açıkta olanı da bilicidir. Pek büyüktür, her şeyden üstündür. Aranızdan sözü gizleyen de onu açık söyleyen de geceleyin gizlenen de gündüzün görünen de O’nca birdir. Hepsini bilir, görür. O’nun bilgisinden ve görmesinden hiçbir şey kaybolmaz.” Rad, 13/9-10 Bu ayet-i kerime de Allah’ın kâmil bir ilim ve tam bir kudret ile mevsûf olduğuna, kendisine yakışmayan her şeyden uzak olduğuna delâlet etmektedir. O’nun ilmi, bütün kâinatı çevreler. Allah her şeyi bilir. Onun bilgisinden hiçbir zerre hariçte kalmaz. Hiçbir varlık düşünce ve hareketini Yüce Allah’tan saklayamaz. Bir başka âyet-i kerimede Cenâb-ı Hak şöyle buyurur لَا يَعْزُبُ عَنْهُ مِثْقَالُ ذَرَّةٍ فِى السَّمٰوَاتِ وَلَا فِى الْاَرْضِ وَلَا اَصْغَرُ مِنْ ذٰلِكَ وَلَا اَكْبَرُ اِلَّا فٖى كِتَابٍ مُبٖينٍ “Ne göklerde ne yerde bir zerre miktarda bir şey O’ndan O’nun ilminden kaçamaz. Bundan daha küçük ve daha büyük hiçbir şey müstesna olmamak üzere hepsi muhakkak apaçık bir kitapda yazılıdır.” Sebe, 34/3 Allah’ın böyle her şeyi bildiğini güzelce düşünüp doğrulayan bir insan, elbette daima uyanık bulunur, her söz ve hareketini bir edep üzere düzenler. Fena sözler söylemez, fena işler düşünmez, başkasına sarkıntılık etmez, hiçbir kimsenin görüp bilemeyeceği yerlerde bile Allah’ın buyruklarına aykırı bir iş yapmaz. Çünkü her yaptığını bilen Yüce Allah’ın varlığına imanı vardır. İlmin zıddı cehil, gaflet ve unutkanlıktır. Bütün bunlar Hak Teâlâ hakkında muhaldir. Çünkü O Yüce Zat; وَهُوَ بِكُلِّ شَیْءٍ عَلٖيمٌ “Her şeyi hakkıyla bilendir.” Bakara, 2/29; Enam, 6/101; Yasin, 36/79; Hadid, 57/3 3. İrâde “Onun emri, bir şey’i dilediği zaman, ona ancak Ol» demesinden ibâretdir. O da oluverir. Her şey’in mülk-ü tesarrufu ve kudreti kendi elinde bulunan Allah ın şanı ne kadar yücedir, münezzehdir! Siz ancak Ona döndürülüp götürüleceksiniz.” Yâsîn, 36/82-83 O’nun iradesi ezelî ve ebedidir. Allah yaratacağı şeyleri bu irade sıfatı ile hikmetine göre meydana getirmeyi diler ve dilediği şey mutlaka olur. O dilemedikçe hiçbir şey vücuda gelmez. Hiçbir şey kendiliğinden var olmaz ve kendiliğinden yok olmaz. Ancak Allah’ın dilemesiyle var olur ve yine O’nun dilemesiyle yok olur. Allah’ın bir şeyin olmasını ya da olmamasını dilemesi, her şeyi dilediği gibi tayin ve tespit etmesi demektir. Allah Teâlâ kâmil bir irade sahibidir. Bu kâinatı ezelî olan iradesine uygun olarak yaratmıştır. Bu kâinatta olmuş ve olacak her şey Allah’ın dilemesi ve irade etmesiyle olmuş veya olacaktır. O’nun her dilediği mutlaka olur, dilemediği de asla vücut bulmaz. Bu hususta Kur’an’da إِنَّمَا أَمْرُهُ إِذَا أَرَادَ شَيْئًا أَن يَقُولَ لَهُ كُن فَيَكُونُ “Onun emri, bir şeyi dilediği zaman, ona ancak ol’ demesinden ibarettir. O da oluverir.” Yasin, 36/82 Bu âyet-i kerimenin bir benzeri de Âl-i İmrân, 47’de bulunmaktadır. Hadîs-i şerîfte de “Allah’ın dilediği oldu, dilemediği de olmadı” buyurulmuştur. İrâde sıfatından başka, meşîet adında müstakil bir sıfat yoktur. Eğer İrade sıfatı âlemin belirli bir zamanda vuku bulmasını gerektiriyorsa, iradenin ona taallûku dolayısıyla İlim sıfatı da âlemin o vakitte var olmasının tâyinine taallûk eder. Böylece bu tâyinin gerçek illeti, sebebi İrade olur. İlim ise, sadece bu tayine taallûk etmiş, ona tabi olmuş ve onda bir tesir icra etmemiş olur.[2] İrade, bütün hâdis varlıklara taalluk eden bir sıfattır. Bütün varlıklar, Yüce Allah’ın kudretiyle yaratılmıştır. O’nun Kudreti ile yaratılan her şey, kudretin makdüra iktiranı ve ona tahsis edilmesi için İrade sıfatına muhtaçtır. Buna göre her makdür murâd, her sonradan olan da makdürdur. Her sonradan olan, İrade ile meydana gelmiştir. Şer, küfür ve masiyet gibi kavramlar da hâdis olduğuna göre, şüphesiz bunların da Yüce Allah’ın İradesi ile yaratılmış olmaları gerekir. Şüphesiz Yüce Allah’ın dilediği olur, dilemediği olmaz. Selefin ve bütün Ehl-i Sünnetin itikadı işte budur.[3] 4. Kudret “Şüphesiz ki Allah, her şeye kâdirdir.” Bakara, 2/20; 109; 148; Ali İmran, 3/165 Kudret, Hak Teâlâ’nın varlıklar üzerinde İrâde ve İlmine uygun olarak tesir ve tasarruf etmesi, her şeyi yapmağa ve yaratmaya gücü yetmesi demektir. Ezelî ve ebedî kemal üzere bir Kudret Allah Teala’ya mahsustur. Kudret de diğer sübûtî sıfatlar gibi ezelîdir. Kudret, Allâh’ın cc İradesi doğrultusunda müessir olan bir sıfatıdır. Allah Teala her mümkün varlık üzerinde dilediğini yapmaya kadirdir. Allah Teâlâ’nın sonsuz bir kudret sahibi olduğuna ve her şeye kadir bulunduğuna, görmekte olduğumuz şu kâinat ve ihtiva ettiği güzellik ve şaşmaz nizam en büyük delildir. Onları yaratmaya ve yok etmeye güçlüdür. O’nun kudretine nihayet yoktur. Evrende sürekli biçimde hâkim olan nizam ve ahenk, bu âlemin yaratıcı ve yöneticisinin fiilini kudret ve irade ile işlediğini gösteren en önemli delillerden birisidir. Bütün tabiata hâkim olan sürekli düzenin yanı sıra, canlıların yapılarındaki estetik ve uyum, şuurlu canlılardaki temyiz yeteneği ve diğer varlıklardaki şaşırtıcı güzellikler de Allâh’ın cc kudretinin işaretçileridir. Alem, zihinleri hayrette bırakacak birtakım harikalardan ve ayetlerden meydana gelen, muhkem, mürettep ve üstün bir nizama, eşsiz bir düzene sahiptir. Bu ise şüphesiz üstün bir kudrete delalet etmektedir. Muhkem olan her fiil, kudret sahibi bir fail tarafından meydana getirildiğine, âlemin de muhkem ve mürettep bir fiil olduğuna göre, âlemin kadir olan bir fail tarafından yaratılmış bulunduğunda şüphe yoktur.[4] 5. Sem’ Es-Semi’ El-Basîr Semi, Allah’ın her şeyi işitip, her işi görmesi demektir. Sem’ ve Basar sıfatları da Allah’ın ezelî ve ebedî kemâl sıfatlarındandır. O’nun işitmesi, yaratıkların işitmesi gibi noksan ve hudutlu değildir. Yüce Allah her şeyi vasıtasız olarak işitir. Semî’ ismi kırk altı âyette Allah’a izâfe edilmiş olup bunların otuz ikisi Alîm, on biri Basîr, biri Karîb isimlerinden önce zikredilmiş, iki âyette de “Semîu’d-duâ” duayı işiten, kabul eden şeklinde kullanılmıştır. Allah’ın işitip görmesine, uzaklık-yakınlık, gizlilik-açıklık, karanlık-aydınlık gibi mefhumlar bir engel teşkil edemezler. Hiçbir şey O’nun işitme sıfatının dışında kalamaz. O, kullarının dualarını ve zikirlerini, gizli-aşikâr dilek ve yalvarışlarını işitip hikmetine uygun şekilde karşılık verir. İşiticilik, Allah’ın Zâtıyla kâim olup işitilecek şeylerin kendisine gizli kalmadığı Yüce Zâtın Basîr, Alîm, Kadîr gibi ezelî sıfatını teşkil eder. Bu anlamda Semî’ için ilgi alanı taalluk düşünmeye gerek yoktur. Bu ilâhî isim veya sıfat karşısında gizli ile âşikâr, konuşma ile sükût halleri eşittir. Yüce Allah’ın böyle her şeyi işittiğine iman eden bir insan, daima güzel konuşur, her zaman Allah’ı anar, O’nu yüceltir. Her sözünü ve işini Allah’ın rızasına uygun yapar. Sem’ ve Basar sıfatları birer kemâl sıfatı olduğundan, zıtları olan amâlık görmemek ve sağırlık işitmemek Zât-ı Bârî hakkında muhal olan noksan vasıflardandır. 6. Basar El-Basîr Basar, görme kuvveti demektir. Yüce Allah kendi şanına uygun bir halde Basar görme sıfatı ile vasıflanmıştır. Allah herhangi bir alet ve vasıta olmaksızın her şeyi görür. Fakat alet ve vasıta ile görenlerin gördüklerini de görür. Her gözden gören O’dur. Bazı şeyleri görmesi, diğer şeyleri görmesine engel olmaz ve O’nun görmesinden hiçbir şey gizli kalmaz. En karanlık gecelerde, karıncaların ve daha küçük yaratıkların kımıldamalarını, hareketlerini görür ve bilir. Semî’ ve Basîr sıfatları Hayy sıfatı ile yakından ilgili hatta onun zaruri bir sonucudur. Çünkü hayat sahibi olan sonsuz varlığın, cansız nesnelerden farklı olarak işitme ve görme özelliklerine de sahip olması gerekir. İşitme ve görme yetkinlik ifade eden kavramlar olduğuna göre Allah’ın bu yetkinliklerden yoksun olduğunu düşünmek mümkün değildir. O sebeple, ibadetler ancak semî’ ve basîr olan bir mâbuda yapılabilir. Kur’an-ı Kerîm, “Hiç görenle görmeyen bir olur mu?” Enâm 6/50; Rad 13/16; Fâtır 35/19 buyurarak, Basar sahibi olmamanın mutlak kemale gölge düşüreceğine dikkat çekmiştir. Diğer sübûtî sıfatlar gibi kadîm olan bu sıfat da görülebilen her şeye sonsuz lâ yezâlî olarak taalluk eder. Bu sıfatın kadîm olması onun taalluk ettiği şeylerin de kadîm olmasını gerektirmez. Şüphe yok ki, görememek ve bilememek büyük bir noksanlıktır. Yüce Allah ise böyle bütün noksanlıklardan beridir ve bütün kemal sıfatları ile vasıflanmıştır. Kalbi iman dolu bir insan, Yüce Allah’ın kendisini görüp gözetmekte olduğunu bilir ve üzerinde düşünür. Böylece durumunu düzeltir, edebe aykırı hiçbir harekette bulunmaz, melekler gibi temiz bir hayat içinde yaşamaya çalışır. 7. Kelâm “Ve Allah Teâlâ Musa’ya bilmuhatabe aracısız tekellüm buyurmuştur.” Nisa, 4/164 Kelam, Allah Teâlâ’nın harfe ve sese muhtaç olmadan konuşması demektir. Allah Teâlâ’nın kelâm, yani, söyleme, konuşma sıfatı vardır. Bu sıfat ezelî ve ebedîdir. Bu sebeble Allah’a Mütekellim denilir. Kur’ân-ı Kerîm’e de Kelâmullah tabir edilir. Allah’ın peygamberlerine bildirdiği vahiyler, onlara verdiği İlâhî kitablar, insanlara ve diğer canlılara gönderdiği vahiy ya da ilhamlar, hep O’nun Kelâm sıfatının bir tecellîsidir. Allah cc, gerek insanlarla gerekse de peygamberleri ile vahiy yoluyla, elçi göndermek suretiyle veya perde arkasından konuşmuştur. وَمَا كَانَ لِبَشَرٍ اَنْ يُكَلِّمَهُ اللّٰهُ اِلَّا وَحْيًا اَوْ مِنْ وَرَائِ حِجَابٍ اَوْ يُرْسِلَ رَسُولًا فَيُوحِىَ بِاِذْنِهٖ مَا يَشَاءُ اِنَّهُ عَلِىٌّ حَكٖيمٌ “Allah, bir insanla ancak vahiy yoluyla yahut perde arkasından konuşur. Yahut bir elçi gönderip, izniyle ona dilediğini vahyeder. Şüphesiz O yücedir, hüküm ve hikmet sahibidir.” Şûrâ, 42/51 وَكَلَّمَ اللّٰهُ مُوسٰى تَكْلٖيمًا “Ve Allah Teâlâ Musa ile bilmuhatabe aracısız tekellüm buyurmuştur.” Nisa, 4/164 Bu âyet-i kerimede yer alan كَلَّمَ “konuştu” fiili, bu fiilin mastarı yani تَكْلٖيمًا “konuşmak” kelimesi ile teyit edildiği için, Arap dil bilginlerinin görüş birliği ile, hiçbir şekilde mecaza hamledilemez. Dolayısı ile âyet-i kerimede beyan edilen “konuşma” fiili tam bir “kelamı” yani “konuşmayı” beyan eder. Bu durumda şimdi aktaracağımız âyet-i kerimenin meali de Allâhu alem şu şekilde olmalıdır وَلَمَّا جَاءَ مُوسٰى لِمٖيقَاتِنَا وَكَلَّمَهُ رَبُّهُ “Musa, kendisiyle konuşacağımızı vadettiğimiz vakitte gelince, Rabbi ona kelâmını vasıtasız olarak söyledi.” Arâf 7/143. Kelâm sıfatı, Allah’ın ezelde konuşma gücü bulunması ve Zâtında kelâm yaratması demek olup, konuşma gücü ezelî, Zâtında harf ve ses yaratmak suretiyle söz söylemesi ise hâdistir. Kelâm, Allah’ın Zâtıyla kaim manalardan ibaret olup ezelîdir. Allah, ezelî kelâmını, harf ve ses vasıtası olmaksızın da harikuladelik çerçevesinde, dilediği kuluna işittirir. İlâhî sıfatların mahiyetini tam olarak bilmek imkânsız olmakla birlikte, teşbihten kaçınarak kabul etme şartıyla kelam, Allah’ın İlim ve İrade’sinden ayrı sübûtî bir sıfatıdır. Bu sıfatlar hâdis olsaydı, kadim olan Allah’ın da hadis varlıkların bir mahalli olması gerekirdi. Bu ise muhaldir. Yüce Allah için bu yedi sıfattan türeyen isimler, O’nun hakkında ezeli ve ebedi olan isimlerdir. Allah ezelde Hayy, Alîm, Mürîd, Kâdir, Semi’, Basîr ve Mütekellimdir. 8. Tekvin “Ol der, oluverir.” Yasin, 36/82 Tekvin, Allah’ın sübûtî sıfatlarından biri olarak yoktan var etme, icat ve yaratma demektir. Tekvin, mâdum yok olan bir şeyi yokluktan çıkarmak, vücuda getirmek demektir. Bu da Allah’ın bir sıfatıdır. Yüce Allah bu tekvin sıfatı ile dilediği herhangi bir şeyi yoktan var eder veya var iken yok eder. Kur’an-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hakk’ın gökleri ve yeri yoktan yarattığı, O’nun şekil verenlerin en güzeli ve yegâne gerçek yaratıcı olduğu, yaratıcılığının kesintiye uğramadığı, her şeyin icat edilişi, tabiat düzeninin kurulup korunması, insana verilen nimet ve yetenekleri anlatan âyetler tekvin sıfatının naklî delilleridirler. Tekvin, Ehl-i Sünnet’in iki hak itikâdî mezhebinden biri olan Mâtüridîlere göre, İlim, İrade ve Kudret sıfatından ayrı bir sıfattır. Yine Mâtüridîlere göre, Hak Teâlâ’nın yaratmak, rızık ve nimet vermek, azap vermek, diriltmek, öldürmek gibi bütün fiil sıfatları, tekvin sıfatına râcidir ve bu sıfatın eserleri ve tecellîleridirler. Bu sebeple fiilî sıfatlar olarak adlandırılır. Kudret ve Tekvin, birer kemal sıfatı olup, zıtları olan acz, Allah hakkında muhaldir. Eş’arî mezhebine göre ise, Allah’ın Tekvin sıfatı, Kudret sıfatının makdûrata yaratılması takdîr edilmiş şeylere, yaratma ânında taallûkundan ibaret olup, müstakil bir sıfat değildir. Yani Tekvin, Kudret sıfatı içinde itibarî bir vasıf olmaktadır. Eşarilere göre, Allah Teâlâ’ya Mükevvin isminin verilmesi, O’na kudret sıfatından ayrı, “Tekvin” adında bir sıfatın isnat edilmesini gerektirmez. İcat etmek, yaratmak, bilfiil vücuda getirmek, Hak Teâlâ’nın doğrudan Kudret sıfatıyla olur. Dolayısı ile Mâtüridîler, Tekvin sıfatını, Kudret sıfatından ayrı bir sıfat kabul ettiklerinden, Zâtî ve Sübûtî sıfatları sekiz olarak sayarlar. Eş’arîlere göre ise bu sıfatlar yedidir ve sıfât-ı seb’a olarak isimlendirilir. Zikrettiğimiz bu sıfatlar, Zatın kendisi olmayıp, Zata ait sıfatlardır. Âlemin yaratıcısı Allah, ilim ile Alîm, hayat ile Hayy ve kudret ile Kâdir’dir. O, diğer bütün sıfatlarında da böyledir. Bütün bu sıfatlar Allah’ın zatıyla kaimdir. Bu sıfatlardan hiçbirinin Allah’ın zatı olmaksızın, var olması caiz değildir. ❖ Ey Rabbimiz, Sen’den bizleri bağışlamanı, merhamet etmeni, yağmur, yıldırım, kar ve dolu gibi gökten gelen afetlerden, zulüm, eza, cefa, yangın, deprem, kıtlık gibi bütün maddî-manevî belalardan muhafazanı, kadın-erkek bütün inananlara mağfiretinle muamele etmeni, kalplerimizi ilimle nurlandırmanı, fikrimizi muteber işlerle meşgul etmeni dileriz. Fazlına güvenir, ancak sana tevekkül ederiz. Bizleri Zât’ından başkasına bırakma. Âmin. İnşallah, “Cenâb-ı Hakk’a Ait Âlî Sıfatlar ve Tevhid III” yazısı ile devam etmeye çalışacağız. [1] Meraj Niknam, Bursevî Muhyiddin Efendi 1550-1680, Hayatı, Edebi Kişiliği ve İlahîleri’nin Tahlili, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi, İstanbul-2014, s. 173. [2] Ebu Hamid el-Gazzali, İtikatta Orta Yol, Önsöz ve notlarla çeviren Dr. Kemal Işık, Ankara Üniversitesi Basımevi-1971, s. 76. [3] Ibid, s. 80. [4] Ibid, s. 60. © Her hakkı mahfuzdur. İşbu web sitesi ve içeriğine ilişkin tüm fikrî haklar ile her türlü telif hakları sitesine ait olup, 5846 sayılı Kanun hükümlerine tâbidir. internet sayfalarındaki yazıların, bütün olarak elektronik ya da matbu bir ortamda yayımlanması yasaktır. Ancak sitesinde yer aldığının belirtilmesi ve doğrudan aktif bağlantı verilmesi şartıyla yazılardan kısa bölümler iktibas edilebilir.
zati sıfatlar ile ilgili ayetler