🐃 Benim Hobim Kitap Okumak Ingilizcesi
Keşfet "Erkeğin de kadının da ağız yoluyla birbirlerinin organlarını uyarmaları önsevişmenin önemli bir parçası olarak kabul edilmekle birlikte erkek organının bu yolla uyarılmasında her zaman denetimin yitirilmesi ve boşalmanın istenmeden gerçekleşmesi çekincesi vardır." yüzüklerin efendisi batağındayım anlık.
kitap okumak ingilizcesi haberleri, en son kitap okumak ingilizcesi haberleri, kitap okumak ingilizcesi haberi. Alper Saldıran: Yazmak benim için bir terapi.
KitapOkumak İster misin? ·. Yesterday at 1:44 AM ·. Shared with Public. Platon'dan beri sorun aynı: insanlar olarak doğada varlığımızı sürdürebilmek için işbirliği yapmak, örgütlenmek zorundayız. Ama, örgütlenmeye başlar başlamaz iyiler eleniyor, kötüler başa geçiyor. İyiler neden işbirliklerinin, örgütlerin
Üniversiteders kitaplarını bulabileceğiniz tek adres. Hafta içi saat 16:00'ya kadar verilen siparişler aynı gün 16:00 ‘dan sonraki siparişler ertesi gün kargoya verilir.
Kitabımız biraz ileri bir zamanda geçiyor. 2030'lu yıllar. Teknoloji çok ilerlemiş ve sistem biraz değişmiş bu zamanda. Kitap, beni birkaç nokta rahatsız etti bu da onlardan biri. Kitap ilk 90'lı yıllarda çıktığı için 2030'lu yıllar belki o şekilde düşünülebilir. 2013yılında okuyunca kitabı pek inandırıcı gelmedi.
Bütün ARMY’lerin anladığı (ve kabul ettiği) yedi şey vardır: 1. You got no jams (Hiç eğlenceli değilsin) Eminim bunun ne olduğunu biliyorsunuzdur. Bu, Rap Monster’in Jimin’e “Hiç eğlenceli değilsin!” dediği Bangtan Bomb’dan. O zamandan beri bütün fandom jams için ateşlendi. Aynı Bangtan Bomb’dan J-Hope’un
Benim Kahramanım Sensin!”in Yapım Süreci Bu kitap Kuruluşlar Arası Daimi Komite (IASC) Acil Durumlarda Ruh Sağlığı ve Psikososyal Destek Referans Grubu (IASC MHPSS RG) tarafından geliştirilmiş bir projenin ürünüdür. Proje 104 ülkeden ebeveynlerin, bakım verenlerin, öğretmenlerin ve çocukların
Gidememşimdi oralara diyorsanız da idefix ya da kitap yurdu gibi online kitap dükkanlarından da sipariş edebiliyorsunuz. Penguins Reader gibi yayın evlerinin öykü setleri bulunuyor. Bonus: İngilizce Online Romanlar. Elektronik kitap okuyucuları sevenler için de bu Level Romanların e-book halleri mevcut aslında.
Lütfen ingilizcesi yeten herkes bu kitabı okusun! HATTA BU KİTAP İÇİN İNGİLİZCE ÖĞRENİN! Türkçe'ye ne zaman çevrilir bilmiyorum. Hoş Türkçe olursa kitaba yazık ederler diye de korkmuyor değilim. Ama çok çok güzel bir kitaptı ve herkesin okumasını, benim hissettiklerimi hissetmesini çok isterdim.
KpssLise Tyt Ayt Dgs Ales Yds Öabt Hazırlık Kitapları. Sizin İçin Seçtiklerimiz. %68. Stokta Var. 2021 TYT Deneme Zümrüt Serisi Gönüllüler Karması. 77.00 TL. 25.00 TL. %61. Stokta Var.
İngilizcekitap okumak İngilizcenizi geliştirmek için en iyi yollardan birisidir. İster sınava hazırlanıyor olun ister dil becerilerinizi geliştirmek için çalışıyor olun, okumak yeni Okumaya Devam Et
Forumun"Kitap okumak ve kitap tanıtımları" bölümünde görmüşsündür. Ciddi bir kitap kurduyumdur, her fırsatta kitaba sarılırım. Ha sanılmasın ki sürekli elimde kitap başka hiç bir şey yapmıyorum. Son derece sosyal bir insanımdır ama kitap okumak ayrı bir zevk benim için.
11Ueyx. not going to fiil diger kelimeler He isn’t going to drive the car. We aren’t going to stay at this hotel. I am not going to give you a pencil. Her daughter isn’t going to help the children. You aren’t going to make a good chair. Ali isn’t going to sell his dog. I am going to write a letter. Bir mektup yazacağım. Am I going to write a letter? Bir mektup mu yazacağım? I am not going to write a letter. Bir mektup yazmayacağım. He is going to have tea. Çay içecek. Is he going to have tea? Çay mı içecek? He isn’t going to have tea. Çay içmeyecek. Tom is goin g to play basketball. Tom basketbol oynayacak. Is Tom goin g to play basketball? Tom basketbol mu oynayacak? Tom isn’t goin g to play basketball. Tom basketbol oynamayacak. We are goin g to shut the doors. Kapıları kapayacağız. Are we goin g to shut the doors? Kapılan kapayacak mıyız? We aren’t goin g to shut the doors. Kapıları kapamayacağız. She is going to have breakfast. Kahvaltı edecek. Is she going to have breakfast? Kahvaltı mı edecek? She isn’t going to have breakfast. Kahvaltı etmeyecek. You are going to learn English. İngilizce öğreneceksin. Are you goin g to learn English? İngilizce mi öğreneceksin? You aren’t goin g to learn English. İngilizce öğrenmeyeceksin. Soru kelimeleri goin g to ile yapılmış soru cümlelerinin de başına ge lebilirler. -449- Are you going to eat an apple? Bir elma mı yiyeceksin? What are you going to eat? Ne yiyeceksin? What are you going to buy with Paranla ne alacaksın? your money? What is she going to make? Ne yapacak? When is she going to write the Mektubu ne zaman yazacak? letter? Where are you going to put the Sepetleri nereye koyacaksınız? baskets? When are they going to clean the Masaları ne zaman temizleyecekler? tables? very too Sıfatların önüne gelerek onlann anlamlarında hafif değişiklikler ya pan pekiştirme sıfatları vardır. Bunlardan biri olan very’yi daha önceki derslerimizde görmüş ve anlamının pek, çok» olduğunu öğrenmiştik. very pek, çok long uzun very long pek uzun sad acıklı very sad pek acıklı short kısa very short pek kısa Görüldüğü gibi very kelimesi, önünde bulunduğu sıfatın anlamını art tırmaktadır. Şimdi anlam bakımından buna yakın gibi görünen fakat ta mamen ayrı olan too pekiştirme sıfatını inceleyelim. T oo kelimesinin cümle sonunda gelerek dahi, de, da» anlamını ver diğini görmüştük. Ahmet sometimes comes too. Ahmet de bazen gelir. I am fine, too. Ben de iyiyim. -450- Cümlenin sonunda kullanıldığı zaman de, da» anlamını veren too ke limesi bir sıfattan önce kullanıldığı zaman görevi değişir ve o sıfatı artık fay dalanılmayacak kadar aşırı bir dereceye yükseltir, yani olumsuz anlamda arttırır. Bunun da Türkçe karşılığı pek, çok» tur. This tea is very hot. Bu çay pek sıcaktır. Bu cümlede çayın çok sıcak olduğu bildirilmekte, fakat içilemeyecek kadar aşın bir sıcaklıkta olduğu ifade edilmemektedir. Halbuki, This tea is too hot. Bu çay çok sıcaktır. cümlesinde ise çayın içilemeyecek kadar sıcak olduğu anlatılmış olmaktadır. Görüldüğü gibi very ile pekiştirilen bir sıfatın anlamında bir olumsuzluk veya işe yaramayacak durumda bir aşınlık yoktur. Hâlbuki too ile yapılan pekiştirmede işe yaramayacak derecede bir aşınlık, kullanma veya faydalan ma imkânsızlığı anlatılmaktadır. Aşağıdaki örnekleri ve parantez içinde ve rilen açıklamalan inceleyiniz. This pencil is very short. Bu kalem pek kısadır. Ama yine de iş görebilir. This pencil is too short. Bu kalem çok kısadır. İşe yaramayacak kadar kısa. The weather was very cold. Hava pek soğuktu. Fakat yine de dışan çıkılabilirdi. The weather was too cold. Hava çok soğuktu. Dayanılamayacak kadar veya sokağa çıkılamayacak kadar soğuktu. This book is very expensive. Bu kitap pek pahalıdır. This book is too expensive fo r me. Bu kitap benim için çok pahalıdır. Benim alamayacağım kadar pahah. The basket is very big, but I can Sepet çok büyüktür, fakat onu carry it. taşıyabilirim. The basket is too big, I can’t Sepet çok büyüktür, onu taşıyamam. carry it. The knife is very big, but I can Bıçak çok büyük, fakat onu çantama put it in my bag. koyabilirim. The knife is too big, I can’t put Bıçak çok büyük, onu çantama it in my bag. koyamam. HIZLI Ders İNGİLİZCE !ıs İkinci Basamak 56 56 ÖĞRENİLECEK KELİMELER address [ıdres] adres miss [mis] özlemek age [eyc] m odern [modın] modern bicycle [baysikıl] yaş pen-friend mektuplaşma dear [diı] [penfrend] arkadaşı bisiklet aziz, sevgili -4 5 2 - hobby [hobi] zevk için meşguliyet, receive [risiv] almak merak repair [ripet] tamir etmek love [lav] sevgi, aşk try [tray] denemek, çalışmak, lovely [lavli] sevimli, güzel uğraşmak walk [work] yürüyüş AÇIKLAMALAR Türkçeye çevrilişi bakımından receive ve take fiilleri aynı anlamda gibi görünürler, almak». Fakat ikisi arasında fark vardır. R eceive verilen bir şeyi almak», kabul etmek» tir. Take ise bir şahsın bir şeyi kendi isteği ile almasıdır. I took the book from the table. Kitabı masadan aldım. I received your letter. Mektubunu aldım. They received a packet from their Arkadaşlarından bir paket aldılar, friends. Don’t take this pencil; it is mine. Bu kalemi alma; o benimkidir. Again and again deyimi Türkçeye tekrar ve tekrar» şeklinde değil tekrar tekrar» olarak çevrilir. I told them again and again. Onlara tekrar tekrar anlattım. They wrote the words again and Kelimeleri tekrar tekrar yazdılar, again. I’ll read the exercises again and Çalıştırmaları tekrar tekrar again. okuyacağım. Daha» anlamında olduğunu öğrendiğimiz m ore kelimesi okuduğu muz metinde de görüldüğü gibi daha, daha fazla» anlamında da kullanılır. Bu durumdayken, sıfatların mukayesesi konusunda gördüğümüz gibi, bir sı fat önünde de değildir. more daha, daha fazla more addresses daha fazla adresler I’ll send you m ore addresses. Sana daha fazla adresler göndereceğim. Give me more money. Bana daha fazla para ver. She’ll eat m ore apples. Daha bir miktar daha elma yiyecek. tThere are m ore pencils in the box. Kutuda daha kalemler var. -453- Will you write m ore letters? Daha mektup yazacak mısın? They are going to give us more Bize daha portakal verecekler, oranges. Go for a walk deyimi yürüyüşe çıkmak, yürüyerek gezintiye gitmek» anlamındadır. We went for a walk with our Arkadaşlarımızla bir yürüyüşe friends. çıktık. Fil go for a walk. Yürüyüşe çıkacağım. When will you go for a walk? Ne zaman yürüyüşe çıkacaksınız? All the students went for a walk Bütün öğrenciler tarlalarda bir in the fields. yürüyüşe çıktılar. Bir yerde oluşu anlatmak için in ve at öntakılarmm kullanıldığını gör müştük. The children are in the room. Çocuklar odadadır. My friends are at school now. Arkadaşlarım şimdi okuldadır. Ahmet is at the door. Ahmet kapıdadır. I’ll be at hom e at tw o o’clock. Saat ikide evde olacağım. They were at the station. İstasyondaydılar. Fakat çiftlikte» deyiminin İngilizcesi bunlardan değişik yapılır. Bun da on öntakısı kullanılır. There are a lot o f cow s on the birçok inekler var. Hasan Bey is always busy on the Hasan Bey daima çiftlikte meşguldür, farm. There w ere ninety farm w orkers Çiftlikte doksan çiftlik işçisi vardı, on the farm. Pen-friend, mektuplaşma arkadaşı, kalem arkadaşı» anlamındadır. I have a pen-friend in England. İngiltere’de bir kalem arkadaşım var. His pen-friend is in Italy. Onun kalem arkadaşı İtalya’dadır. Bir şahsın mesleği dışında uğraşmaktan zevk aldığı yüzmek, müzik, sinema, pul kolleksiyonculuğu, futbol, dağcılık, atletizm, dans, resim, sat ranç, aktüalite, bir müzik aleti kullanma, her türlü kolleksiyonculuk vs. gibi şeylere hobby denir. Türkçeye de hobi kelimesi İngilizceden girmiştir. -454— My hobby is the cinema. Benim zevk aldığım şey hobim sinemadır. His hobbies are the cinema and Onun zevk aldığı şeyler sinema ve basketball. basketboldür. What are your hobbies? Sizin zevk aldığınız şeyler nelerdir? Görüldüğü gibi hobby çoğul yapılınca sondaki y kalkmakta yerine ies getirilmektedir. Evimizde beslediğimiz hayvanlardan bahsederken bunlar için he, she gibi şahıslarla kullanılan zamirleri kullandığımızı söylemiştik. Okuduğumuz metinde de Ceylan isimli at için she kullanıldığını görüyoruz. I like Ahmet’s horse Ceylan, but Ahmet’in atı Ceylan’ı severim, fakat she doesn’t like me. o beni sevmez. Try fiili denemek, çahşmak, gayret etmek, uğraşmak» anlamındadır. Son harfi y olduğu için bu fiili Geçmiş Zaman haline sokarken ilâve edilen ...ed eki ile fiil tried haline girer. I tried your cigarette, but I Sigaram denedim tecrübe ettim, didn’t like it. fakat onu beğenmedim. I tried to teach. Öğretmeye gayret ettim, uğraştım I tried to teach them English. Onlara İngilizce öğretmeye uğraştım. I tried to answer the questions, Sorulara cevap vermeye çalıştım, but they were too difficult. fakat onlar çok zordular. She’ll try to com e early. Erken gelmeye çalışacak. Ahmet will try to write a letter Ahmet İngilizce olarak bir mektup in English. yazmaya çalışacak. They’ll try to be there at seven Saat yedide orada olmaya çalışacaklar. o’clock. They tried to understand the Sorulan anlamaya çalıştılar. questions. The old woman tried to İhtiyar kadın isimlerimizi hatırlamaya remember our names. çalıştı. -455- A LETTER FROM MARY MILLER Çelikel Çiftliği Yenidoğan TURKEY 14 April, 2006 Dean Ann, I received your lovely letter two days ago. I read it again and again. I am very happy here, but I miss you all. How are all my teachers and friends? Please write me more about everybody in your next letter. ' The Çelikels are wonderful people. Their farm is very big and modern. Ahmet and Zeynep speak English very well. Their father, Mr. Çelikel, can speak a little but Mrs. Çelikel’s English is very bad. We can’t understand her. The children go to school early in the morning. Hasan Bey is always busy on the farm, and Mrs. Çelikel is usually in the kitchen. So I sit and read my books and try to understand Hatice’s Turkish or go for a walk in the fields, I like Ahmet’s beautiful horse Ceylan, but she doesn’t like me much. ~ Last week Ahmet repaired his old bicycle for me. I sometimes go to the lake on this bicycle. My m other and father went to Ankara last week. My father is going to teach English at a school there-1 am trying to teach Hatice English W t she laughs all the time and doesn’t learn a word. Her little son Selim is much better than her. He is beginning to say a few English words. I went to Zeynep’s school about three weeks ago. The children in her class wanted some pen-friends from England. Will you please write me the names o f our friends and their ages, hobbies and addresses? There are about forty pupils in her class /but send me more names and addresses because other classes wanted to have English pen-friends too. Please send me some magazines with pic tures. I’ll give them to Zeynep’s friends. They want to read every thing in English. That’s all for now. Love Mary -456- MARY MILLER’DEN BİR MEKTUP Çelikel Çiftliği Yenidoğan TURKEY 14 Nisan, 2006 Sevgili Ann, Güzel mektubunu iki gün önce aldım. Onu tekrar tekrar okudum. Bu rada çok mutluyum fakat hepinizi çok özlüyorum. Bütün öğretmenlerim ve arkadaşlarım nasıllar? Lütfen gelecek mektubunda bana herkes hakkında daha fazla yaz. Çelikeller harikulade insanlar. Onların çiftliği çok büyük ve modern. Ahmet ve Zeynep çok iyi İngilizce konuşuyorlar. Babalan Bay Çelikel biraz konuşabilir fakat Bayan Çelikel’in İngilizcesi çok fena. Onu anlayamayız. Çocuklar sabahleyin erken okula giderler. Haşan Bey daima çiftlikte meşguldür, Bayan Çelikel genelde mutfaktadır. Bu sebepten oturur kitaplan- mı okurum ve Hatice’nin Türkçesini anlamaya çalışınm veya tarlalarda yü rüyüşe giderim. Ahmet’in güzel atı Ceylan’ı severim, fakat o beni çok sevmez. Geçen hafta Ahmet eski bisikletini benim için tamir etti. Bazen bu bi sikletle göle giderim. Annem ve babam geçen hafta Ankara’ya gittiler. Babam orada bir okulda İngilizce öğretecek. Hatice’ye İngilizce öğretmeye çalışıyorum fakat hep güler gülüyor ve bir kelime öğrenmez öğrenmiyor. Onun küçük oğlu Selim ondan çok daha iyi. Birkaç İngilizce kelime söylemeye başlıyor. Yaklaşık üç hafta önce Zeynep’in okuluna gittim. Onun sınıfındaki ço cuklar İngiltere’den birkaç kalem arkadaşı istediler. Lütfen bana arkadaşla rımızın isimlerini, yaşlarım, hobilerini ve adreslerini yazar mısın? Onun sı nıfında yaklaşık kırk öğrenci var fakat bana daha fazla isim ve adres gönder, çünkü diğer sınıflar da İngiliz kalem arkadaşına sahip olmak istediler. Lüt fen bana resimli birkaç dergi gönder. Onları Zeynep’in arkadaşlarına verece ğim. İngilizce olarak her şeyi okumak istiyorlar. Şimdilik hepsi bu. Sevgi 1er Mary f ALIŞTIRMALAR \" j I Bu cümlelerdeki will shall yerine goin g to koyunuz. I - He’ll sell his old house. 2 - I ’ll repair my old bicycle. 3 - The nurse will have lunch at this restaurant. 4 - 1 won’t answer your questions. 5 _ My father will buy a dress for my mother. 6 - Hasan will help us. 7 - Will Ahmet drive the tractor? 8 - Hatice w ill make soup. 9 - The maid w on’t wash all the plates. 10 - Shall w e have breakfast early? II - They’ll tell us a lot o f stories. 12 - The student w on’t show you his maps. 13 - Will the teacher translate the story from English into Turkish? 14 - Ahmet will clean his room . 15 - Will you play football with us? n Boş yerleri doldurunuz. 1 - We are g o in g answer all the letters. 2 - She wrote the new words again a n d 3 - My mother i s to buy a new dress. 4 - She tried ...... understand the question, but it was too difficult fo r her. 5 - My son and his friend will g o a walk. 6 - Will you repair the b icy cle me please? 7 - W e going to buy a modern farm. 8 - she g o in g learn English? 9 - All the students are going for walk. 10 - We t r i e d carry the baskets to the train, but they were too big. HI Translate into Turkish. 1 - I received your letter yesterday. 2 - She missed all her friends. 3 - Have you any pen-friends in England? 4 - 1 can’t repair a tractor. 5 - His father’s age was seventy. 6 - There were lovely flowers in their garden. 7 - What are your hobbies? 8 - Will you write your address, please? 9 - We are goin g to repair all the old bicycles. 10 - Is she going to sell her car? 11 - The tea is too hot; you can’t drink it. 12 - We saw the film again and again. 13 - When w ill you go for a walk? 14 - Can you give me m ore flow ers, because m y m other wanted a lot o f flow ers. 15 - She tried to read the book, but it was too difficult. IV Translate into English. 1 —Süt çok sıcak, onu içemem. 2 —Radyomuzu tamir edecekler. 3 —Onların adresini bilmiyorum. 4 —Yaşınız nedir? 5 —Zevk aldığım şeyler futbol ve si -4 5 8 - nemadır. 6 - İngiltere’de birçok modern istasyonlar vardır. 7 - Mektubunu dört gün önce aldım. 8 - Sana tekrar tekrar anlattım. 9 - Kahveyi içmeye ça lıştım, fakat çok içilemeyecek kadar sıcaktı. 10 - Şimdilik hepsi bu. Gelecek mektubumda sana birkaç resim göndereceğim. önceki alıştırm aların yapılm ış şekli I 1 - They are going to Ankara. 2 - He’ll teach English. 3 - No, she isn’t. 4 - They’ll go to England. 5 - Yes, they will. 6 - Ahmet will take them to the station. 7 - Yes, they are. 8 - She gave Mrs. Miller a packet o f börek. 9 - Yes, she did. 10 - Yes, they will. 11 - He has two daughters. 12 - Yes, she is. 13 - Ali was near the jeep. 14 - She sent a basket. 15 - There is fruit. II 1 - to 2 - o f 3 - to 4 - have 5 - had 6 - o f 7 - am, o f 8 - is, at 9 - on 10 - in 11 - o f 12 - to 13 - to 14 - the 15 - in m 1 - Saat on ikide öğle yemeği yerim. 2 - Saat yedide akşam yemeği yediler. 3 - Haşan saat beşte çay içti. 4 —Çay mı yoksa süt mü içeceksiniz? 5 - Her sabah çay içer. 6 - Öğretmen ne zaman akşam yemeği yiyecek? 7 - Genellikle saat sekizde kahvaltı ederler. 8 - Arkadaşın ne zaman kahvaltı etti? 9 - Sel ma köpeğimden korkar. 10 - Elbisemi beğendin mi? 11 - Otomobillerini niçin sattılar? 12 - Hayvanlardan niçin korkarlar? 13 —İhtiyar kadın isimle rimizi hatırlayamaz. 14 —Müdür şişman bir adamdı. 15 —Yakında birçok yeni kelimeler öğreneceksiniz. IV 1 - We’ll have dinner soon. 2 - 1 am afraid o f them. 3 - They’ll send us two packets o f salt. 4 - This m orning w e’ll have breakfast late. We’ll have breakfast late this morning. 5 - Who are you afraid of? 6 - What are they afraid of? 7 - Tom will have lunch at two o’clock. 8 - We don’t have dinner at seven o ’clock. 9 - Why did you open the doors? 10 - They don’t like fruit. 11 - Where shall we have tea? 1 2 - 1 can’t carry these baskets. 13 - My son is afraid o f cow s. 14 - Our guests w ill have dinner with us. 15 - They’ll answer our questions. HIZLI İNGİLİZCE İkinci Basamak 57 GEÇMİŞTE DEVAMLI HAL Henüz yapılmakta olan hareketleri anlatmak için Şimdiki Zaman kipi nin kullanıldığını biliyoruz. I am writing a letter now. Şimdi bir mektup yazıyorum. He is walking to the door. Kapıya yürüyor. We are looking at the bird. Kuşa bakıyoruz. They are reading a story book. Bir hikâye kitabı okuyorlar. Bu cümlelerdeki fiiller sözün söylendiği anda oluş halindedirler. Yani, yazma, yürüme, bakma ve okuma hareketleri bu cümleler söylendiği anda devam etmektedir. Bir hareketin geçmişte bir müddet devam edişi geçmişte devamlı hal kipiyle anlatılır. Bir mektup yazıyordum. Yazmaktaydım. Kapıya yürüyordu. Kuşa bakıyorduk. Bir hikâye kitabı okuyorlardı. Bu cümlelerde, yazma, yürüme, bakma ve okuma hareketlerinin geç mişte bir müddet devam etmiş olduğu anlatılmaktadır. İngilizcede bu kipin yapılışı gayet kolaydır. Şimdiki Zaman halindeki bir cümlede bulunan to be fiilini Geçmiş Zaman haliyle değiştirmek, yani is, am yerine was, are yerine w ere kullanmak yeterlidir. -460- Aşağıya, Şimdiki Zaman halindeki cümlelerin nasıl geçmişte devamlı hal yapılacağını görmeniz için örnekler veriyoruz. Ancak, geçmişte devamlı hal olarak verdiğimiz örnekler bu halleriyle tam bir cümle anlamı vermedik lerinden bunlardaki eksikliği noktalarla gösteriyoruz. Bunun sebebini biraz sonra açıklayacağız. Şimdi örnekleri inceleyelim. I am writing. Yazıyorum. I was w riting...... yazıyordum You are sitting, Oturuyorsun. you w ere sitting...... oturuyordun He is going, Gidiyor. he was goin g...... gidiyordu She is sleeping, Uyuyor. she was sleeping...... uyuyordu It is running, Koşuyor. it was running...... koşuyordu We are playing, Oynuyoruz. we w ere playing...... oynuyorduk You are talking, Konuşuyorsunuz. you w ere talking...... konuşuyordunuz They are reading, Okuyorlar. they w ere reading...... okuyorlardı I was asking...... soruyordum you w ere learning...... öğreniyordun he was eating...... yiyordu she was com ing...... geliyordu it was drinking...... içiyordu w e w ere cleaning...... temizliyorduk you w ere w alking...... yürüyordunuz they w ere teaching...... öğretiyorlardı Robert is standing by the tree. Robert ağacın yanında duruyor. Robert was standing by the tree. Robert ağacın yanında duruyordu. —461— My mother is cleaning the room. Annem odayı temizliyor. My m o th e r was cleaning th e room . Annem odayı temizliyordu. Mary is w riting a letter. Mary bir mektup yazıyor. Mary was writing a letter. Mary bir mektup yazıyordu. They are com ing here. Buraya geliyorlar. They were coming here. Buraya geliyorlardı. The students are reading books. Öğrenciler kitaplar okuyorlar. The students w ere reading books. Öğrenciler kitaplar okuyorlardı. They w ere goin g to the station. İstasyona gidiyorlardı. Hasan Bey was talking with Bey Recep’le konuşuyordu. The cat was sleeping under the Kedi sandalyenin altında uyuyordu, chair. The dogs w ere running to the car. Köpekler otomobile koşuyorlardı. Hatice was helping Fatma Hanım. Hatice, Fatma Hamm’a yardım ediyordu. She was washing the plates. Tabaklan yıkıyordu. My friends w ere learning English. Arkadaşlanm İngilizce öğreniyorlardı. Bu cümlelerin soru halleri de, içinde to b e fiili bulunan her cümlede olduğu gibi, to be cümle başına alınmak suretiyle yapılır. I was asking ...... soruyordum was I asking? ................................. ...... soruyor muydum? were you learning? ...... öğreniyor muydun? was he eating? ...... yiyor muydu? was she com ing? ...... geliyor muydu? was it drinking? ...... içiyor muydu? were we cleaning? ...... temizliyor muyduk? were you walking? ...... yürüyor muydunuz? were they teaching? ...... öğretiyorlar mıydı? Olumsuz yapmak için de to be’den sonra not getirilir. I was asking ...... soruyordum I w a sn 't a sk in g ....... sorm uyordum you weren’t learning ...... öğrenmiyordun —462- he wasn’t eating ...... yemiyordu she wasn’t com ing gelmiyordu it wasn’t drinking we weren’t cleaning ...... içmiyordu you weren’t walking ...... temizlemiyorduk they weren’t teaching yürümüyordunuz ...... öğretmiyorlardı geçmişte devamlı hal cümle kalıbı özne was, were ing almış fiil diğer kelimeler I was carrying a basket. They were talking in English. My son was sleeping in his bed. The soldiers were running to the hill. Ahmet was smoking a cigarette. She was standing behind the door. Biraz önce geçmişte devamlı hal cümlelerini Şimdiki Zaman cümlele riyle karşılaştırmalı olarak verirken bunların bu halleriyle tam bir anlam vermediklerini, bir eksik taraf olduğunu ve bunu işaret etmek için de nokta lar koyduğumuzu söylemiştik. Şimdi bu konuyu açıklayalım İngilizcede, geçmişte bir hareket devam etmekte iken bu esnada başka bir fiil daha yapılırsa, devam etmekte olan hareket geçmişte devamlı hal ki piyle, diğeri Geçmiş Zaman kipiyle anlatılır. Bu açıklamadan anlaşılıyor ki, içinde geçmişte devamlı hal kipi bulu nan bir cümlede aynca bir de Geçmiş Zaman halinde olan ikinci bir kısım oluyor. İşte biraz önce geçmişte devamlı halde bulunan kısa cümlelerin tam bir anlam vermediğini, eksik bir kısım olduğunu söyleyişimizin sebebi budur. Bu arada şunu da ilâve edelim ki, geçmişte devamlı halde bulunan bir cüm lede mutlaka ikinci bir Geçmiş Zaman kısmı olması şart değildir, fakat genel olarak böyle bir ikinci kısım olduğu için bu şekli öğreneceğiz. Şimdi bunu örnekler üzerinde inceleyelim Daha kolay anlaşılması için elimize, içinde geçmişte devamlı hal ile Geçmiş Zaman kısmı bulunan bir Türkçe cümle alalım ve bunun İngilizcesi nin nasıl yapılacağını görelim. Bu cümlemiz şu olsun ^63- Siz geldiğiniz zaman kahve içiyorduk. Bu cümlede ikinci kısmın nasıl yapılacağım bu dersimizde öğrendik, we w ere drinking coffee...... Şimdi öğreneceğimiz birinci kısım, yani siz geldiğiniz zaman» sözü nün nasıl yapılacağıdır. Bu ibaredeki zaman» kelimesinin karşılığı olarak İngilizcede w hen kelimesi kullanılır. Bildiğiniz gibi w hen kelimesini ne zaman» anlamında bir soru kelimesi olarak görmüştük. Burada ise cümledeki iki kısmı birbiri ne bağlayan bir bağ olarak kullanılmaktadır. Soru kelimesi olmaktan çık mıştır. When kelimesinin bir cümlede soru kelimesi olarak mı yoksa za man» anlamında bir bağ olarak mı kullanıldığı cümlenin durumundan kolay ca anlaşılır. Soru kelimesi olması için soru halinde bir cümlenin başında ol ması gerekir. Oysa bağ olarak zaman» anlamında kullanıldığında soru ha lindeki cümle başında değildir. when zaman you came siz geldiniz when you came siz geldiğiniz zaman when I saw gördüğüm zaman when I asked sorduğum zaman when he walked yürüdüğü zaman when they came geldikleri zaman when Selma brought Selma getirdiği zaman Şimdi when ile başlayan kısımla daha önce gördüğümüz geçmişte de vamlı halde bulunan cümleleri birleştirelim. we w ere drinking coffee...... kahve içiyorduk when you came siz geldiğiniz zaman We w ere drinking coffee when Siz geldiğiniz zaman kahve içiyorduk. you came. bhey w ere playing football...... futbol oynuyorlardı. when I saw gördüğüm zaman when I saw them onlan gördüğüm zaman Fhey were playing football when Onlan gördüğüm zaman futbol 1saw them. oynuyorlardı. -464— She was reading a book when I Odaya girdiğim zaman o bir kitap came into the room. okuyordu. Tom was sleeping in his bed w hen Onlar kalktığı zaman Tom yatağında they got up. uyuyordu. Tom was running to the train Onu gördükleri zaman Tom trene when they saw him. koşuyordu. I was w riting a letter when you Beni gördüğünüz zaman bir mektup saw me. yazıyordum. She was sitting in the garden Onu gördüğümüz zaman bahçede when we saw her. oturuyordu. Zeynep was running to the class Ders başladığı zaman Zeynep sınıfa room when the lesson began. koşuyordu. We w ere cleaning the tables w hen Siz girdiğiniz zaman biz masaları you came in. temizliyorduk. We w ere sm oking cigarettes when Siz girdiğiniz zaman sigara içiyorduk. you came in. I was goin g to my m other when Beni gördüğün zaman anneme you saw me. gidiyordum. You w ere running to the station Babam sizi gördüğü zaman istasyona when my father saw you. koşuyordunuz. Yukarıdaki örneklerde cümle içinde, önce geçmişte devamlı halde bu lunan kısmın, ondan sonra da when ile başlayan Geçmiş Zaman halindeki kısmın yer aldığım görüyoruz. Bu iki kısım yer değiştirebilirler. Bu durum da cümlenin anlamında bir değişme olmaz. They were playing football when Onlan gördüğüm zaman futbol I saw them. oynuyorlardı. When I saw them they were Onlan gördüğüm zaman futbol playing football. oynuyorlardı. Zeynep was running to the Ders başladığı zaman Zeynep sınıfa classroom w hen the lesson began. koşuyordu. When the lesson began Zeynep Ders başladığı zaman Zeynep sınıfa was running to the classroom. koşuyordu. My m other was w ashing the plates Mutfağa girdiğim zaman annem when I went into the kitchen. tabaklan yıkıyordu. When I went into the kitchen, my Mutfağa girdiğim zaman annem mother was w ashing the plates. tabaklan yıkıyordu. -4 6 5 - The teacher was telling a story Müdür sınıfa girdiği zaman öğretmen when the headmaster came into bir hikâye anlatıyordu. the classroom. When the headmaster came into Müdür sınıfa girdiği zaman öğretmen the classroom, the teacher was bir hikâye anlatıyordu. telling a story. Ahmet was repairing his bicycle The boys were drawing maps when Mary saw him. w hen the teacher came in. Mary onu gördüğü zaman Ahmet Öğretmen girdiği zaman çocuklar bisikletini tamir ediyordu. haritalar çiziyorlardı. She was drinking tea when the He was smoking a cigarette small boy opened the door. when the maid went out. Küçük çocuk kapıyı açtığı zaman Hizmetçi çıktığı zaman o bir sigara o çay içiyordu. içiyordu. Görüldüğü gibi soru halindeki cümlelerin başında bulunan ve ne za man» anlamında bir soru kelimesi olan w hen ile, şimdi öğrendiğimiz tipteki cümlelerde kullanılan ve zaman» anlamım veren w hen tamamen ayrı anlamdadırlar. Bu farkı aşağıdaki örneklerle bir daha belirtelim, Did you go? Gittin mi? When did you go? Ne zaman gittin? You went, Gittin. when you went gittiğin zaman -4 6 6 - Did she see? Gördü mü? When did she see? Ne zaman gördü? She saw. Gördü. when she saw gördüğü zaman Did they open? Açtılar mı? When did they open? Ne zaman açtılar? They opened, Açtılar. when they opened açtıkları zaman Did the man sleep? Adam uyudu mu? When did the man sleep? Adam ne zaman uyudu? The man slept, Adam uyudu, when the man slept adam uyuduğu zaman geçmişte devamlı hal cümle kalıbı was diğer diğer özne w ere fiil kelimeler when özne fiil kelimeler She was eating an apple when you came here. Ali was They were carrying the bags when they saw him. His son was We were playing basketball when we came to the park. ¥ou were reading a book w hen Recep came in. buying tickets w hen you saw us. sleeping when they opened the door. HIZLI E İNGİLİZCE Ders İkinci Basamak 58 58 ÖĞRENİLECEK KELİMELER envelope [envılıp] zarf rain [reyn] yağmur yağmak full [ful] dolu regards [rigadzj selam, saygı funny [fani] tuhaf sausage [sosic] sosis, sucuk list [list] liste sunny [sani] güneşli -4 6 8 - picnic [piknik] piknik [pies] dipnot, not post card [poust kad] kartpostal wet [wet] ıslak without [widaut] ...sız, olmadan postm an [poustmın] postacı w ood [wud] orman AÇIKLAMALAR Kır gezintisi» anlamında olan pikniğe gidiş anlatılırken pikniğe git mek» sözü İngilizcede to go for a p icn ic şeklinde yapılır. to go for a picnic pikniğe kır gezintisine gitmek We went for a picnic. Pikniğe gittik. They’ll go for a p icn ic tom orrow. Yann bir pikniğe gidecekler. We can’t go for a p icn ic tom orrow, Yarın pikniğe gidemeyiz, çünkü because it is raining. yağmur yağıyor. When will you go for a picnic? Ne zaman pikniğe gideceksiniz? They went for a picnic in the Cumartesi günü ormanda bir pikniğe wood on Saturday. gittiler. selâm, hürmet» anlamında olan regards kelimesi genel olarak best regards şeklinde mektupların sonunda kullanılır. Türkçedeki en iyi dilek ler, selâmlar, saygılar, hürmetler» gibi mektup sonlarında söylenen sözler anlamındadır. They send you their best regards. Size selamlarım gönderiyorlar. We sent them our best regards. Onlara selamlarımızı gönderdik. Ahmet sends his best regards. Ahmet selamlarını gönderiyor. Give my best regards to Mary. Selamlarımı Mary’ye ilet. = ver Mektup bittikten sonra unutulmuş bir şeyi alta ilâve ederken yazılan Türkçedeki dipnot, not» kelimelerinin karşılığı olarak İngilizcede harf leri yazılır. Bu harfler dipnot, not» anlamında olan postscript kelimesinin kısaltılmışıdır. full of Full o f ibaresi ...ile dolu» anlamındadır. full o f apples elma ile dolu, elma dolu The basket was full o f apples. Sepet elma doluydu. -4 6 9 - The bag was full o f pencils. Çanta kalem doluydu. The room is full o f students. Oda öğrenci doludur. The field is full o f cows. Tarla inek doludur. The streets are full o f cars. Caddeler otomobil doludur. Our garden was full o f dogs. Bahçemiz köpek doluydu. The buses were full o f soldiers. Otobüsler asker doluydu. without Bu kelimenin anlamı, ...sız, olmadan, olmaksızın» dır. without a pencil kalemsiz, kalem olmadan without a key anahtarsız without a map haritasız You can’t write without a pencil. Kalemsiz yazamazsınız. She can’t open the door without Kapıyı anahtarsız açamaz. a key. Can you drink without a glass? Bardaksız içebilir misiniz? I can walk without shoes. Ayakkabısız yürüyebilirim. it is raining İngilizcede yağmurun yağışı söylenirken O yağıyor.» un karşılığı olan It is raining. denir. It is raining. 0 yağıyor. = Yağmur yağıyor. It will rain. Yağmur yağacak. It was raining. Yağmur yağıyordu. It was raining when you came Siz buraya geldiğiniz zaman yağmur here. yağıyordu. I think it will rain tomorrow. Zannederim yarın yağmur yağacak. Does it rain every day? Her gün yağmur yağar mı? Does it rain often here? Burada sık sık yağmur yağar mı? I don’t think it will rain. Yağmur yağacağım zannetmem. It was raining when you brought Sen paketi getirdiğin zaman yağmur the packet. yağıyordu. We didn’t go for a picnic, because Pikniğe gitmedik, çünkü yağmur it was raining. yağıyordu. weather yerine it İngilizcede genel olarak, aşağıda göreceğiniz tipteki cümlelerde w eather anlamında it kullanılır. The weather is hot today. Bugün hava sıcaktır. It is hot today. Bugün hava o sıcaktır. It is cold today. Bugün hava soğuktur. It is sunny now. Şimdi hava güneşlidir. It was very cold yesterday. Dün hava çok soğuktu. It will be sunny tomorrow. Yarın hava güneşli olacak. We didn’t go to the cinema, Sinemaya gitmedik, çünkü hava çok because it was very cold. soğuktu. I’ll take my hat, because it is Şapkamı alacağım, çünkü hava sunny. güneşli. I think it w ill be sunny tom orrow. Zannederim yarın hava güneşli olacak. It was very hot yesterday, so we Dün hava çok sıcaktı, bu sebepten went to the lake. göle gittik. It was too cold , so we didn’t go Hava çok soğuktu, bu sebepten to the cinema. sinemaya gitmedik. It will be very sunny next week. Gelecek hafta hava çok güneşli olacak. A LETTER FROM ANN GREEN TO MARY MILLER 24 Park street, LONDON W C 2 ENGLAND 20 April, 2006 Dear Mary, I received your lovely letter yesterday. I was doing my homework when the postman brought your letter. Thank you very much for the family picture o f the Qelikels. All our teachers and friends are fine. I told them a lot o f things about you. Our headmaster wants some post cards o f Turkey. Can you send him some? - 471- I told the children in our class about the addresses. Nearly all of them wanted to have pen-friends in Turkey. The other classes heard about this at lunch time and they all gave me their addresses. Now I have about 100 addresses. Can you find 100 boys and girls in Zeynep’s school? Last week we went for a picnic in the w ood with our geography teacher Miss Smith. It was a very nice picnic. The weather was fine and sunny. We played under the trees. The w ood was full o f big trees and very lovely flowers. We had lunch at one o’clock. Everybody had eggs, sausage and jam. But there wasn’t any salt. We ate the eggs without salt. After lunch we all sat under the trees. Some o f the children slept. After about an hour a boy shouted, It is raining!» It was very funny. There weren’t any clouds in the sky half an hour ago. Now it was raining. We were all wet. Everybody was standing under a big tree when a boy shouted, Here is the salt! But it is wet too.» On our way to school we all laughed. I’ll write you about our friends in my next letter. We all send you our best regards. love, Ann Green ANN GREEN’DEN MARY MILLER’E BİR MEKTUP 24 Park street, LONDON W C 2 ENGLAND 20 Nisan, 2006 Sevgili Mary, Sevimli mektubunu dün aldım. Postacı mektubunu getirdiği zaman ev ödevimi yapıyordum. Çelikellerin aile resmi için çok teşekkür ederim. Bütün öğretmenlerimiz ve arkadaşlarımız iyidirler. Onlara senin hak kında birçok şeyler anlattım. Müdürümüz birkaç Türkiye kartpostalı istiyor. Ona birkaç tane gönderebilir misin? -4 7 2 - Sımfımızdaki çocuklara adresler hakkında söyledim. Onların hemen hemen hepsi Türkiye’de kalem arkadaşına sahip olmak istediler. Öğle yeme ği vaktinde diğer sınıflar bunu işittiler ve hepsi bana adreslerini verdiler. Şimdi yaklaşık 100 adresim var. Zeynep’in okulunda 100 çocuk ve kız bula bilir misin? Geçen hafta coğrafya öğretmenimiz Miss Smith ile ormanda bir pikni ğe gittik. Çok güzel bir piknikti. Hava güzel ve güneşliydi. Ağaçların altında oynadık. Orman büyük ağaçlar ve çok sevimli çiçeklerle doluydu. Saat birde öğle yemeği yedik. Herkesin yumurtası, sucuğu ve reçeli vardı. Fakat hiç tuz yoktu. Yumurtaları tuzsuz yedik. Öğle yemeğinden son ra hepimiz ağaçların altında oturduk. Çocukların bazıları uyudular. Yaklaşık bir saat sonra bir çocuk bağırdı, Yağmur yağıyor!» Çok tuhaftı. Yanm saat önce gökte hiç bulut yoktu. Şimdi yağmur ya ğıyordu. Hepimiz ıslaktık. Bir çocuk, İşte tuz! Fakat o da ıslak.» diye bağır dığı zaman herkes büyük bir ağacın altında duruyordu. Okula giderken hepimiz güldük. Gelecek mektubumda sana arkadaşlarımız hakkında yazacağım. Sana hepimiz selâmlarımızı gönderiyoruz. Sevgiler Ann Green
benim hobim kitap okumak ingilizcesi